kapat
22.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Dilenci Bayramı

Kriz mi dediniz?.. Kriz mıriz hikaye abicim, hikaye!.. Siz bakmayın kriz edebiyatı yapanlara! Biz ne baba krizler gördük! Eğer "Baba" başımızda olsaydı, şu kriz dedikleri bile, en fazla iki ay dayanabilirdi!

Bize AIDS dayanamamış, krizin lafı mı olur abicim! IMF'den 10 milyar dolar gelecek, Türkiye köşeyi dönecek... Bu kriz dedikleri şey de ötekiler gibi yakında yengemiz olacak!.. Sen bana inan, gerisine karışma abicim!..

***
Piyasalardaki şenlikli hava böyle... İyimserliğin dozunu çoktan kaçırdık, adeta bayram yapıyoruz... 10 milyar dolar gelecek ya, işte onun bayramı... Kendisi gelmeden "borcun" lafı bile bayram yaptırıyor!.. Belki biraz ağır kaçacak ama, birkaç gündür "Dilenci Bayramı!" coşkusunu yaşıyoruz.

Pompalanan yalancı bahar havası, herşeyi unutturuyor.

Bayrak korosu, mirasyedi hovardalığı içinde şarkılar söylüyor. Bu başdöndürücü atmosferde, dış borç yükümüzün 125 milyar doları aştığı, iç borçlanmanın 110 katrilyon lirayı bulduğu, hiç önemsenmiyor... Hatta dikkatlerden kaçırılıyor!

Sanki IMF'nin vereceği 10 milyar dolar borç değilmiş, Türkiye'yi yönetenlere başarı (!) ödülü verilmiş gibi yutturulmaya çalışılıyor.

Ahh, keşke hayat, gerçekten bayram olsa! Herşey kötü bir düş gibi gelip geçiverse... Bir sabah işsizliğin, enflasyonun olmadığı, ulusal gelirin hakça paylaşıldığı, borçsuz ve mutlu bir Türkiye'ye uyansak... "Gördüklerimiz bir kabusmuş!" diyebilsek, ne iyi olurdu!..

Oysa günümüz Türkiye'sinin gerçeği maalesef çok farklı.

Bu gerçek, adeta bir korku filmi gibi... "Benden sonrası tufan!" diyen anlayış yüzünden, Türkiye'nin dağ gibi bir kumar borcu oluştu. İktidarda kalabilmek uğruna ülkenin geleceğiyle kumar oynayan kadrolar, herşeyi tıkanma noktasına getirdi. İflas bayrağını çekmemize ramak kalmıştı ki, 10 milyar dolarlık bu ek borçlanmayla, moratoryumun eşiğinden dönüldü.

***
Dikkatinizi çekmiştir sanırım. Bayram korosundaki şenliğin aksine parayı bulan, düdüğü çalmıyor! IMF'den 10 milyar doları alan Kemal Derviş, bayram yapmıyor. Aksine, gelen paranın borç olduğunu, borcun borçla ödenmemesi gerektiğini söylüyor.

Peki nasıl ödenmesi gerekiyor borçların? İşte korku filminin gerilim dolu anları da bu sorunun yanıtını ararken başlıyor.

Ayağı yerden kesilmeyen her yurtsever, bundan böyle daha da fakirleşerek, emeği daha da ucuzlatarak, üretimi ve ihracatı arttırma zorunda olduğumuzu biliyor. Artık bol keseden tüketemeyeceğiz!.. İhracatımızdan fazla ithalat yapamayacağız!.. Borcu ödeyebilmenin yolu, ne yazık ki tasarruf ve fakirleşmekten geçiyor. Oysa bugüne kadar tam tersi yapıldı... Koltuk sevdalısı muhterisler, yabancı ülkelerdeki insanların tasarruflarını borç alıp, üretim yerine tüketime aktardılar. Devletin istihdam kapasitesini oy deposu olarak kullanıp, dış borçları katlarken, kendileri arazi ve yapı yağmacılığıyla rant üstüne rant kaptılar.

Şimdi de kalkmışlar, 10 milyar dolar gelecek diye, bayram havası estiriyorlar.

***
Ağzında bal olan arının kuyruğunda iğne bulunduğunu unutmadan, bayram şarkılarıyla avunmak yerine, gerçek bilim adamlarının seslerine kulak vermemiz gerekiyor.

Bakın, Bilgi Üniversitesi profesörlerinden Nurhan Yentürk, acı gerçeği nasıl dile getiriyor:

"...Bugün 20 yaşında olan çocuklarımızın yaşayacağı Türkiye, öyle kolay ev ve araba satın alınabilen, öyle kolay iş bulunabilen bir Türkiye olmayacak. Bu çocuklar kayıp kuşaktır. Müthiş bir fedakarlıktan geçeceğiz. Fedakarlığı bir, belki de iki kuşak yapacak. Eğer Türkiye, bugünkü konjonktür sayesinde alacağı borçları yatırım ve ihracata dönük olarak kullanabilirse, bu süreç kısalabilir, bir umut doğabilir!.." (Neşe Düzel'in röportajı. Radikal, 5 Kasım 2001)

***
İşte korku filmi dediğim gerçek de bu!

Derviş boşuna "Gelen paranın borç olduğunu unutmayalım ve bir an önce yapısal reformları tamamlayalım!" demiyor.

Mirasyedi mantığıyla borçlanmanın, Türkiye'yi dipsiz bir kuyuya sürüklediğini görüyor.

Zamanın değerini biliyor, ama dürüstlüğün zamandan daha değerli olduğunu unutmuyor!

Popülizm yapmak yerine, acı verse de gerçeği söylüyor.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır