'Halamın mezarı nerede?'
Atatürk'ün gizlice nikâh kıydığı Fikriye Hanım'ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer "Gazi ve Fikriye" romanının yazarı Hıfzı Topuz'la bir araya gelince, gündem yaratacak yeni iddialarda bulundu. Abbas Bey halasının mezarını soruyor
* Latife Hanım eğitimli, Fikriye Hanım ise güzel ama bir devlet adamına uyum sağlayamayacak biri olarak bilinir...
Hıfzı Topuz: Fikriye Hanım'ın iyi aile eğitimi var. Fransızca - Rumca biliyor, çok güzel piyano ve ud çalıyor. Zarif ve güzel bir kadın. Mustafa Kemal'i genel kültürüyle çok etkilemiş. Latife Hanım'ın eğitimi daha farklı. Fransa'da, İngiltere'de okumuş. Ama Latife, bağırıp duran agresif biri. Fikriye'yle mukayese bile etmem.
Abbas Özdinçer: Herkes Fikriye halamı kimsesiz bildi. Oysa ailemiz köklü bir ailedir. Uzaktan akrabalarımız içinde Kenize Murad ve Hatice Sultan vardır. Babamın ailesi Selanik'te Zübeyde Hanımlarla komşudur. Zübeyde Hanımlar İstanbul'a geldiklerinde bir süre babamlarda yaşamış.
ZÜBEYDE HANIM LAYIK GÖRMEMİŞ
* Fikriye'nin Zübeyde Hanım ve Makbule'yle arası nasıldı?
A.Ö.: Zübeyde Hanım'la babaannem Vasfiye'nin komşulukları Selanik'te iyiymiş. Babamın amcasıyla evli (Ragıp). Ancak, Atatürk Harbiye'den mezun olunca görüşü değişmiş. Fikriye'yi oğluna layık görmüyor. Ragıp Bey'in diğer oğlu saraydan Hatice Sultan'la evliydi. Zübeyde Hanım da oğlunun bir saraylıyla evlenmesini istiyor. Çabaları da oluyor ama başaramıyor. Makbule'yle Fikriye'nin arası iyi değil.
* Kitaba göre Fikriye ile Mustafa Kemal'in ilişkisi Kurtuluş savaşı öncesinde başlıyor. Daha sonra Atatürk mücadele için Anadolu'ya geçmek zorunda kalıyor. Ankara'ya yerleşince Fikriye de gidiyor. Atatürk mü çağırıyor?
A.Ö.: Fikriye halam çok inatçıymış. Babam, o sırada Adapazarı'nda savaşıyor. Fuat Bulca'nın da (dayısının oğlu) yardımıyla Ankara'ya gidiyor. Mustafa Kemal'in sekretere ihtiyacı var. Fuat Bulca, Atatürk'e "Fikriye bu işi yapar" deyince Atatürk de onu çağırtıyor. Jülide Halamın ölümünden sonra, Fikriye kendini bağımsız görüyor. Babam söz dinletemiyor.
H.T.: Enver Bey (abisi) Atatürk'ten bir sene sonra Bozhöyük'e, mücadeleye gidiyor. Enver Bey, Atatürk'le ilişkisini onaylamıyor. Aralarında bir gerginlik var. Fikriye evlendiklerini söyleyince inanıyor mu, inanmıyor mu, pek bilmiyorum.
A.Ö.: İnanıyor ama sözünü dinlemediği için çok kırgın. Konuşmak bile istemiyor. Çünkü evlenmek için abisinden izin almalıydı. (Dönemin adetlerine göre.)
KİM DAHA MODERN?
* Bu evlilik neden açıklanmıyor?
H.T.: Mustafa Kemal, dedikodu olmaması için evleniyor. Nikahlarını Şeriye Vekili ve Eski Karacabey Müftüsü Mustafa Fehmi Efendi kıyıyor. Şahitleri ise, Muzaffer Kılıç ve Fuat Bulca. Atatürk, evliliğin bilinmesini istemiyor çünkü annesinden çekiniyor. Ancak Fikriye verem oluyor ve Münih'e gönderiliyor.
* Ama Münih'teyken birden Mustafa Kemal Latife'yle evleniyor...
H.T.: Latife'nin eğitimi üst düzeyde. Batılı bir kadın. Mustafa Kemal, yanında daha prezantabl bir kadın istiyor, galiba.
A.Ö.: Batılı diyorsunuz ama fotoğraflarında hep kara çarşaf içinde. Halam ise çok daha modern.
H.T.: Giyimi evet. Ama davranışları çok cesur. Atatürk onu tanıdığı yabancı kadınlara benzetiyor. Latife'yle tanışıp Ankara'ya döndüğünde rakı sofrasında sürekli ondan bahsediyor. Arkadaşları "Ne o, aşık mı oldun" deyince "Evet, çok etkilendim" diyor.
A.Ö.: Latife Hanım'la evliliği bir oldu bitti evliliği gibi. Atatürk'e empoze edilmiş bir evlilik diye duyumlarım var.
HT: Zübeyde Hanım ona da karşı çıkıyor, "Oğluma yazık oldu" diyor.
* Bu arada Fikriye Hanım Münih'te. Sonra neler oluyor?
H.T.: Evlendiğini öğrenip Ankara'ya geliyor. Fuat Bulca'nın evine uğruyor, bulamayınca Köşk'e geliyor. Sonra, hazin son... İntihar ediyor.
A.Ö.: Fikriye halam intihar edecek karakterde bir kadın değil. Bunu Gelibolu'daki arkadaşı Handan Hanım, Şemsi Belli'ye verdiği mülakatta da söyler. Ankara'ya mücadele için geliyor, intihar için değil. Köşke ilk gidişinde Latife Hanım ve Atatürk'le oturup konuşuyorlar. Otele gidip tekrar döndüğünde içeri giremiyor. Başyaver Muzaffer Kılıç'ın yerine Resuhi Bey gelmiş ve onu içeri almıyor. Muzaffer bey, ikaz edince misafir odasına alınıyor.
* Halanızın intihar etmediği görüşündesiniz. Dayanaklarınız neler?
A.Ö.: Babam o sırada Kadıköy'deymiş. İki kişinin evi gözetlediğini görüyor. Kadıköy'e inerken gelip koluna giriyorlar; "Sizi Ankara'ya götüreceğiz. Gazi Paşa'nın emri" diyorlar.
* Ne zaman oluyor bu?
A.Ö.: 1-2 Haziran 1924 olmalı. Ölümü 30 Mayıs'ta gazetede çıkmış. Babamı Ankara'ya getirip mahkemeye çıkartıyorlar. Halamın giydiği iççamaşırları ve bir tabanca var.
H.T.: İsmet Paşa, ona Yunanlılar Polatlı'ya geldiğinde kendini müdafaası için bir tabanca hediye etmiş. Hep yanında taşırmış.
A.Ö.: Ama babamın mahkemede gördüğü o tabanca değil. O küçük bir tabanca; iki kurşunluk. Babamın gördüğü ise, 9 mm'lik büyük bir tabanca. İç fanilasına baktığında kurşun deliğinin sol arka tarafta olduğunu görüyor. Kan izi de yok. Hakime "Cesedini görmek isterim. Kabri nerede?" deyince hakim de, "O hususlar sizce araştırılmamalı. İlerde adınıza hayırlı neticeler doğurmayabilir, başınız sağolsun" diyor ve mahkemeyi kapatıyor. Babam Memleket Hastanesi'ne gidiyor ama içeri alınmıyor. Eski ortağı üç ay sonra hastanede çalışan birinden hastaların isimlerini alıyor. Bu hastalardan Polatlı'da sürülerini otlatırken tren kazası geçiren Çoban Hüseyin'i buluyor. Ölecek gözüyle bakıyorlarmış, yaşamış. Babama "O akşam bir avrat getirdiler. Sabaha kadar avaz avaz bağırdı; 'Katiller, beni vurdular' diye..." demiş.
LATİFE HANIM MI YAPTI?
!H.T.: Atatürk'ün böyle bir şeye karışması mümkün değil!
A.Ö.: Hayır hiçbir zaman Atatürk'ün dahlinin olduğunu düşünmedik.
H.T.: Latife Hanım mı? Latife Hanım'ın böyle bir otoritesi yok. Adam tutacak da cinayet işletecek!
A.Ö.: Ama Atatürk hemen sonra geçimsizlik nedeniyle Latife'den boşandı. Tarihte kaç devlet adamı geçimsizlik yüzünden boşanmıştır!.. Zaten halamın gömülü olduğu yer söylenmiyor... Ayrıca, intihar etseydi neden şakağına, ya da ağzına dayamadı?
MAHKEME ESNASINDA YAŞIYORDU
* Mezarı hâlâ bilinmiyor mu?
A.Ö.: Muzaffer Bey'den öğrendiğime göre; Etnografya Müzesi'nin önündeki Atatürk heykelinin civarında bir yerde gömülü. Kılıç Ali'nin hatıralarında halamın iki gün yaşadığı söylenir. Ömer Vasfi ise, 10 gün yaşadığını söylüyor. Doktoru olduğu için bunu daha samimi buluyorum. Bu durumda babam mahkemeye çıktığında halam yaşıyordu.
H.T.: Bunlar bana mümkün görünmüyor. Ben bulgularla bir roman yazdım sadece. Biyografi değil. Deliller arasında bir seçme yaptım.
* Abbas Bey, babanız olanları neden yazmadı, anlatmadı?
A.Ö.: Açıklamaları ülkenin geleceğini tehlikeye sokabilirdi. Ama gerçeklerin bilinmesini çok istedi. Ben de bu yüzden konuşuyorum, halamın zavallı ve kimsesiz olmadığının bilinmesi için.
H.T.: Babanızla Atatürk'ün arası nasıldı? Görüşmüyorlardı galiba.
A.Ö.: Hava Kurumu'nun balosunda görüşmüşler. Atatürk, babamın omzuna vurup annemi işaret ederek, "Bu güzeli nereden buldun?" demiş.
KÜRTAJ İÇİN ALMANYA'YA GİTTİ
* Fikriye'nin intihar edecek karakterde olmadığını söylediniz. Ama o sırada ilerlemiş derecede verem hastası. Hastalığın etkisi ve aşk acısı ile...
A.Ö.: Küçük halam Jülide veremden öldü. Büyük halam Fikriye'de verem yoktu. Almanya'ya çocuk aldırmak için gittiği anlatılırdı. 4'üncü derecede veremli birinin Münih'ten Ankara'ya, o günün koşullarında gelmesi mümkün mü!
H.T.: Gebelik olayına inanmıyorum. Atatürk, kadınlar arasında bir kavganın çıkmasını engellemek istemiştir. Politik skandala dönüşebilirdi.
A.Ö.: Ama dönüşmemiş, üçü oturup konuşmuşlar. Latife Hanım neden hep sustu? Neden hayatını yazmadı?
* Fikriye Hanım'ın Atatürk'ü öldürmek için Ankara'ya geldiği de anlatılır?
A.Ö.: Köşkte tuvalete girmiş, çok kalınca Resuhi bey bakmış. Çantasında ve bacağında birer tabanca var. Kimse bir kadının bulunduğu tuvaletin kapısını açamaz. Muzaffer Bey, böyle bir şeyin olmadığını da hep söyledi.
* Fikriye ölmese ve Atatürk'le evli kalsaydı. Ne olurdu?
H.T.: Güçlü bir evlilikleri olurdu. Mustafa Kemal'i daha özgür bırakırdı.
A.Ö.: İyi bir aile hayatı olurdu ve Atatürk'ün de ömrü uzardı. Kaderi değişirdi gibi geliyor...
"Beni iki kadın sevdi... Biri ben olduğum için diğeri mevkiim için"
ATATÜRK
BUKET AŞÇI