kapat
22.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Yüzmeyen uçak gemisi

Fatih Altaylı'nın "Tek'e Tek" programında Kıbrıs üzerine yaşanan hararetli tartışmalar üzerine birkaç satır daha...

Kıbrıs'ın, duygusal ve romantik boyutlarının ötesinde staretejik önemi de vardır...

Ada'nın her iki yanında Türk ve Yunan ağırlığından bahsedilir...

Fakat...

Trafik her iki yönde de İngiltere'de olduğu gibi sağdan akar...

Yani...

Kıbrıs'ta sağlamak yasaktır...

Bu bakımdan...

Uzun yıllar Ada'yı Yunanistan ve Türkiye'nin sömürdüğü ya da istismar ettiğini iddia edenler için önemli bir ayrıntı olsa gerek...

ÇİMEN YEŞİLİ

Ki...

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın içinde oturduğu konut da, 1940'lı, 1945'li yıllarda İngiliz Komiserliği binası olarak kullanılmış...

Sarı kesme taştan yapılan, çatısı çimen yeşiline bezeli, jaluzi ile kaplı, cumbalı bir köşktür...

O evin cumbasının yanındaki, büyük giriş kapısından içeriye girip antreye geçtiğinizde duvarları lambri ve tablo karışımı estetik güzelliklerle dolu bir mekan bulursunuz karşınızda...

İşte KKTC lideri Denktaş da, Kıbrıs üzerine oynanan oyunları, köşkün alt katında bulunan bu odada gerçekleştirdiği hamlelerle bozmaya çalışır...

İç ve dış politikanın kalbi de, eskiden İngiliz Komiserliği binası olarak kullanılan bu mekanda atar...

Kıbrıs'ın her noktasında bunun gibi İngiliz etkisine rastlamak mümkündür...

Bu anlamda maziden birkaç satır daha...

Bir dönem bu güç, cumbalı, çatısı yeşil köşkün sakininin elinden alınmaya çalışılmıştı...

Daha dün gibi anımsıyorum...

Rahmetli Turgut Özal, Kıbrıs sorununu çözmeyi aklına koymuştu...

Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in istifa ettiği o olaylı ABD gezisi sırasında Beyaz Saray'da oval ofisteki o toplantıya koltuğunun altında Kıbrıs'la ilgili alternatif çözüm önerilerinin bulunduğu bir dosya ile girdiği bana güvenilir kaynaklarca anlatılmıştı...

Dışişleri üst düzeylerindense "Biz Kıbrıs'ı gömdük, dikecek mezar taşı arıyoruz" argümanlarını, Denktaş'ın New York dönüşü çevresine fısıldadığı "Bu sefer ipler benim elimde değil" sözlerinin akisleri altında dinlemiştim...

Zaten... Kıbrıs'a dönüşünün ertesi günü "Bana istemediğim bir anlaşmayı kimse imzalatamaz" demiş, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ertuğrul Kumcuoğlu'nun aracılığı, Dışişleri Bakanı'nın güvencesinde Denktaş teskin edilerek, isyanı sümen altı edilmişti...

Bu bakımdan, son yaşanan gelişmeler Orta-Doğu gibi kaygan bir zeminde siyaset yapma becerisini yıllarca göstermiş bir Denktaş ve O'nun Kıbrıs'ını etkilemez...

VELİAHT DENKTAŞ

Zihnimde canlanan bir başka anı fotoğrafı...

Kıbrıs'ın geleceğine hükmetmeye çalışan bir başka Denktaş'la ilgili hatıralara gelince...

Serdar Denktaş'ın kabineye İçişleri Bakanı olarak girdiği günlerdi...

Gözleri nemlenmişti...

Farklı bir zaman dilimini yaşıyor gibiydi...

Bana "İnan Hayrullah, abim Raif ölmeseydi, ben politikaya girmeyecektim. Bu görev aileden miras kaldı. Mecbur tutuldum. Ben gitarımı çalıp, sanatla uğraşmayı istiyordum" demişti.

Ki...

Bu sözleri söylediğinde, hayatında ilk kez bakanlık deneyimi yaşayacaktı...

Korkuyordu...

O, Gençlik ve Spor Bakanı olmayı istemişti...

Ankara'dan gelen kağıtta, kendini bir anda İçişleri Bakanı olarak görünce, "Ben bu işin altından nasıl kalkarım" diye endişelenmişti...

Sonrasında...

Zaman değirmeni birçok şeyi öğüttüğü gibi O'nu da törpüledi...

Ortak dostlarımızdan dinledim.

Politikaya iyice ısınmış...

Babasının izinde, kurt politikacı olma yolunda büyük mesafeler almış...

Dün O'na dudak bükenler, şimdi etrafında pervane oluyorlar.

Körfez Krizi sonrasında bir konuşmamızda bana, "Araştırma yaptırıyorum, eğer olursa 'KKTC Federasyon'a giden yolda anlaşmaya yönelik olarak kurulmuştur' şeklindeki maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız" demişti.

Bu sözü de Ada'nın geleceğine yön verecek bir ismin beyninden değişik bir kesiti yansıtmak için bu sütunlara aldım...

SÖMÜRGE AYDIN

Medyada yer alan demeçlerine bakıyorum, eskiye oranla sert ve daha katı... Geçen gün Fatih Altaylı'nın "Teke Tek"inde de aynı doğrultuda sözler sarf etti...

Rahmetli ağabeyi Raif'in ötesinde, Rauf Denktaş'ın oğlu Serdar Denktaş olduğunu ispatlamaya çalışıyor gibi bir intiba bıraktı bende...

Komplekssiz, kendi ve Kıbrıs gerçeği ile barışık...

O gece ortaya koyduğu argümanlarda, sanatçı duyarlılığında hassas, Kıbrıslı bir Türk dobralığında net, vatanını seven bir vatandaşın duygusallığında sözler sarf etti...

Son olarak...

Yalım Eralp gibi önceden diplomat sonradan gazeteci olan birtakım faniler için Kıbrıs sorunu "Avrupa ne diyorsa doğrudur, hemen kabul edelim" noktasındadır...

Artık hepimiz biliyoruz ki, bu tür sömürge aydın zihniyetine sahip olanlar hariç, Kıbrıs en az İngiltere için önemli olduğu kadar bizim için de önemlidir...

Ada'da yıllardır, askeri literatürde yer alan tabiriyle "Yüzmeyen uçak gemisi"nin bekçiliğini yapmaktan gocunmayan İngiltere gibi bir ülke varken, Türkiye'nin oradaki mevcudiyetini sorgulamak kadar saçma bir soru olamaz...

Yoksa...

Türkiye, orada yaşayan 200 bin civarındaki soydaşını kendi sınırları içinde barındırmaktan aciz bir ülke değildir...

Hadise özünde tamemen "stratejik"tir...

Avrupa devletleri de onca ülke varken sırada, Almanya ve Fransa'nın bastırması olmasa, uyuşturucu ve terörist grupların paralarını aklamaktan sabıkalı bir Güney Kıbrıs'ı üye yapmak için bu kadar heyecanlı davranır mı?

Onun için lütfen uyanık olalım...

Yeter ki, hayati konuları, Televole mantığı ile ele almayalım...

Aksi halde kimsenin gücü ne Kıbrıs'ı ne de Türkiye'yi gömmeye yeter!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır