kapat
22.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Zihniyet farklıydı

Ali İhsan Karacan, BDDK'nın Zekeriya Temizel döneminde bankaları rehabilite etmek yerine, herkesi hortumcu gören bir düşünceyle hareket ettiğini söyledi
Ali İhsan Karacan Dünya Gazetesi'nde yayınlanan uzun makalesinde yine çarpıcı tespitlere yer verdi. Karacan son bir yılda bankacılık sektöründeki gelişmelere dikkat çekerek, "BDDK önceliği sistemin rehabilitasyonu konusunda politikalara vermeliydi. Ama bu politika BDDK'nın ilk yönetiminin programında hiç yer almadı. Tam tersi bir anlayış ortaya çıktı" dedi.

Karacan şöyle devam etti:

* BDDK'da misyon kayması oldu. Kamu maliyesini yönetirken (Karacan, isim vermeden Zekeriya Temizel'i işaret ediyor) ülkenin bütün fertlerini vergi kaçakçısı olarak gören ve mülkiyetin gerçek sahibi olarak devleti görüp, özel kesimi ve vatandaşı sadece mülkiyetin geçici sahibi, geçici kullanıcısı gibi gören anlayışın bankacılık sistemini yönetmesi durumunda, banka sahiplerini, bankacıları ve kredi kullanan kuruluşları hortumcu ve hırsız gibi görmesinden daha doğal bir sonuç olamazdı.

* Krizde bazen bankaları geçici olarak devletleştirmek gelişmiş ülkelerde bile başvurulan bir yöntem olduğu için mazur bile görülebilirdi. Amaç, özel bankacılığı ve özel girişimciliği örselemek, tahkir etmek, özel girişimciliğin kendine olan güvenini yok etmek, halkın özel bankacılığa ve iş alemine olan güvenini yok etmekti. Ancak ne yazık ki bugünlerde Ankara'da bu düşüncede olanların sayısı hiç de az değil. Bu söylediklerimle de geçmişte bankacılıkta yanlış işler yapılmadı demek istemiyorum; tam tersine 20 yıldır belki de bankacılık sisteminin yapısal sorunlarını ve bunların nedenlerini özel kesimde en çok eleştiren kişilerden biriyim.

SADECE YARGIYA BIRAKILMAZ
* Bankalar Kanunu'nun temel amacı tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak, mali piyasalarda güven ve istikrarı ve ekonomik kalkınmanın gereklerini de dikkate alarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktır.

* Aslında bu sadece Bankalar Kanunu kapsamındaki suç duyurusu isteyen raporlar değil, BDDK'nın her türlü işleminin de mihenk taşıdır.

* Bankaların temel işi aslında risk almasıdır. Bir işlemin yapıldığı sırada kabul sınırları içinde kalan ilişkiler daha sonra koşullar ve ortam değiştiği, özellikle de kriz ortaya çıktığında sorunlu ve problemli konular haline gelebiliyor. Bu nedenle işlemleri ve olayları daha sonraki ortamdan çok, yapıldığı sıradaki ortam ile değerlendirmek gerekli. Bu dikkate alınmaz ise Devlet Bakanı Sayın Derviş'in deyimiyle "risk ile yolsuzluğu" ayıramayız ve bu ayırımı yapmak da sadece yargıya bırakılabilecek bir iş değildir. Bazan bu konuyu sadece yargının işi imiş gibi görmenin daha büyük maliyetleri olabilir.

* BDDK, hükümet ve Merkez Bankası ile birlikte bankacılık sistemine ilişkin izlenecek bir strateji oluşturmalı, yani kamusal siyasaları belirlemelidir. Murakıp incelemeleri ve murakıp raporları tıpkı bir satranç oyunundaki taş gibi kullanılmalıdır.

* Bir bankanın kapanacak ya da fona devredilecek duruma gelmesi bu sürecin düzenleyici otoriteler tarafından iyi uygulanamadığını gösteriyor. Bu düzenleyici sistemin başarısızlığının bir göstergesi.

Karacan ne demişti?

Murakıp da yanlış yapar
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) eski Başkanı Ali İhsan Karacan birkaç haftadır Dünya Gazetesi'nin köşesinde sürdürdüğü tartışmada son olarak şu tespitleri yapmıştı:

* Her murakıp/müfettiş/uzman raporunun suç duyurusu talebi ile yargıya gönderilmesi gerektiği şeklindeki bir düşünce, her zaman doğru değildir.

* Yasa ile kendisine suç duyurusunda bulunma yetkisi/görevi verilen makamın murakıp raporunu değerlendirerek karar alamayacağı/inisiyatif kullanamayacağı; onun görevinin kendisine gelen murakıp raporunu bir suç duyurusu ve dava açılması talebi yazısı eşliğinde savcılığa iletmekten başka bir seçeneğinin bulunmadığı görüşü doğru değil.

* Suç duyurusu isteyen raporların hepsinin suç politikası açısından aynı ağırlıkta olduğu ve suç duyurusu ile elde edilecek yararların suç duyurusunun neden olabileceği maliyetlerden her zaman daha fazla olduğu görüşü doğru değil.

* Doğru, eksiksiz, hatasız düzenlensin ya da düzenlenmesin murakıp raporlarını yargıya göndermenin, bankacılık sistemini yönetmenin en doğru, etkin ve çözüm sağlayıcı yöntemi olduğu doğru değil.

YARIN
Banka dosyaları neden DGM'ye yollanıyor? Temizel, kullandığı yetkinin sorumluluğunu başkasının üzerine mi atıyor?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır