kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Nisan 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Mare Nostrum

Yazının başlığı Latince " bizim deniz" demek. Romalıların Akdeniz'e verdiği isim. (Ah, Can Yücel, Türk şiirinin bu büyük zekâsı! Bu isim içindeki " deniz " sözcüğünü onca haksız yere idam edildiğinde " Deniz Gezmiş "in adıyla birleştirmiş ve onun hakkında gelmiş geçmiş en güzel şiiri yazmıştı: Mare Nostrum, nasıl unutulabilir?)
Büyük tarihçi Fernand Braudel Akdeniz havzasının tarihte farklı bir kültür, hatta uygarlık yarattığını iddia ediyordu, bana göre hâlâ muhteşem Akdeniz isimli yapıtında. Çok ucuz ve basit sembollerle söylersek mesela " maya " Akdeniz'in ürettiği bir teknik veya olanaktı. Ama Akdeniz benim için bundan daha fazla bir şeydir her zaman: dünyanın en zengin kültürel karmaşasıdır Akdeniz.
Düşünün, bir ucu İspanya'dır bu uygarlık denizinin, bir ucu Türkiye. İskenderun-Hatay ve daha aşağıda Tel Aviv, Akdeniz'in Doğu duvarıdır. Akdeniz Kuzey Afrika'dır. Ve gene bu kültürün içinde yer alan farklı kimlikleri tasavvur edin. Saymak, sıralamak mümkün değildir. Çingeneler ve Yahudiler, Katalanlar ve Aleviler, Yunanlar ve Franklar ve daha kimler ve kimler bu kültürün içinde karışıp kaynaşmışlardır.

Her ırk her kültür
Bugünse Akdeniz dünyanın çözmeye uğraştığı bir sorunun "Medeniyetler İttifakı" nın beşiğidir. İspanya hem İslam hem Hıristiyanlık demektir. Anadolu hem Hıristiyanlığın beşiğidir (aynen böyledir, Hıristiyanlık, İsa'nın ölümünün ardından Anadolu'da olgunlaştırılmıştır) hem de İslam'a kendine özgü bir boyut kazandırmıştır. Anadolu'suz bir İslam düşünmek olanaksızdır. Oysa İslam ve Hıristiyanlık adı koyulmamış ve saklı bir biçimde olsa da bugün dünyada birbiriyle çatışıyor, çatışmaya sürükleniyor.
Bu sorunun nasıl çözülebileceğini şu anda insanlık bilmiyor. Açıkça bilmiyor. Cevabı bilinmeyen ve çözümü üretilmeyen şey devamı istenen şeylerdir. İnsanlığın bir bölümü bu çatışmanın sürmesinden yana, çünkü ondan çıkar sağlayacağı umudu içinde. Hatta bu düşmanlık tohumu toplumların, ulusların kendi içinde de yeşertiliyor. Ama bazen bir toplumun kendi içinde bu tür zıtlaşmalar olsa bile halklar arasında daima bir dostluk, kardeşlik duygusu var ve bu yaşanan sorunların uzun erimde çözülebileceğinin en büyük teminatıdır.

İspanya ve Türkiye
Bütün bunları cumartesi günü Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nin yeni inşa edilen etkileyici konferans salonunda Sabancı Üniversitesi bünyesindeki İstanbul Politikalar Merkezi ile Akdeniz Avrupası Enstitüsü'nün birlikte düzenlediği Birinci İspanya-Türkiye Konferansı'nda konuşmacıları dinler ve konuşurken düşündüm.
İspanya ve Türkiye arasındaki ilişki resmi olarak 1872' de başlasa bile herkesin bildiği gerçek iki toplum arasındaki tarihin çok gerilere gittiği. İspanyol engizisyonundan kaçan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'na kabul edilmesi bu tarihin büküm noktası.

Ama bugün...
Bugün ne var bu iki toplum arasında kültürel olarak işleyen, denirse çok fazla bir şeyden söz edilemez. Orada yaptığım toplantıda da söylediğim gibi Avrupa kanonu veya klasikleri üstünden Türkiye'nin tanıdığı bir İspanya var, Don Kişot'u, Picasso'su, Dali'si, Bunuel'i, şu sıralar Almodovar'ı ile... İspanyollar'ın ise Türk kültürünü bu derecede tanıdığı kanısında değilim. Ben gençliğimde İspanya'yı İç Savaş, Franco falanşist faşizmi, sonra Akdeniz sosyalizmi ve en çok da Jorge Semprun ile yaşadım. Sonra Madrid'in, Barselona'nın sokaklarında dolaştım. Şimdi Endülüs'e gitmeye hazırlanıyorum.
Ekonomik işlere aklım ermez. Oysa İspanya deneyiminden toplumsal ve siyasal alanda öğreneceğimiz çok şey olduğu kanısındayım. Kültürel planda özellikle çağdaş kültür alanında büyük işbirlikleri yapılabilir. Her zaman olduğu gibi özellikle eğitim bu konuda başı çekebilir.
İspanya dünyadan bihaber zevk u safası peşindeki Yahya Kemal'in "zil şal ve gül"ünden ibaret değil... Tıpkı Türkiye'nin " rakı, balık ve Boğaz "dan ibaret olmadığı gibi!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın