Seçim sonrası, Türkiye ekonomisine 3 yıllık yeni perspektif kazandırılması gerekiyor. Bürokratlarla bir süredir 2012 yılını esas alan projeksiyonlar yapılıyor. Çalışmaların özünü, "ek mali önlem ihtiyacı" oluşturuyor. Zaten bam teli de burada düğümleniyor. Acaba Türkiye, iç talebi canlandırıcı yeni önlemlere devam mı edecek yoksa harcama kısıcı ve hatta gelir artırıcı mali disiplin alanına mı dönecek? Başbakan Tayyip Erdoğan bu yıl ekonominin küçülmesine taraftar değil. Oysa somut ekonomik veriler, bu niyetle örtüşmüyor. Hazırlanan mali planlar pozitif büyüme öngörmüyor. Yıllık bütçe açığı tahmini 40 milyar TL'yi fazlasıyla aşıyor. 2009'da faiz dışı açık bekleniyor. Ve tabi Londra'daki G20 Zirvesi'nde IMF kaynaklarının takviyesine karar verilmesi. Bakan Mehmet Şimşek, gelişmiş ülkelerin finansal ihtiyaçlarındaki artış nedeni ile gelişmekte olan ülkeleri piyasadan dışlayabileceğini, IMF rezervlerinin güçlendirilmesi ile bu riskin aşıldığını düşünüyor. Bu gelişmenin anlamlı olabilmesi, uygun koşullu programla 47 milyar dolar alabilen Meksika tarifesinin Türkiye'ye de uygulanmasından geçiyor. IMF, klasik şablonu dayatırsa Ankara'da iyimser tablo değişebilir.