CHP'nin yerel seçim stratejisini
"yoksulluk ve yolsuzluk" eksenine oturtması geçmişte yürüttüğü "laik-anti laik" ekseninden çok daha olumlu bulunuyor.
Bu noktada merak edilen soru şu: Acaba CHP'deki bu değişim en azından İstanbul'da beklenen sonucu verecek mi?
Bu sorunun cevabı siyaset uzmanlarını ikiye ayırıyor.
Bir kesim şöyle diyor: Yerel seçimler hizmet üretme yarışıdır. Dosyalı muhalefetle, hukuki sonuçlar doğurmayacak iddialarla yerel seçim kazanılmaz. Bu nedenle CHP beklediği sonucu alamayacak.
Öteki kesime gelince...
Onlara göre belediyeler yakın çevreyi zenginleştiren kurumlar haline geldi. Halk da artık
"Götürüyorlar ama iş de yapıyorlar" anlayışının değişmesini istiyor.
Bu keskin ayrışma en çok İstanbul'da açığa çıkıyor.
Bunun nedeni de belli. CHP'nin İstanbul adayının maliye kökenli
Kemal Kılıçdaroğlu olması.
Yolsuzlukla mücadele ediyor Çünkü Kılıçdaroğlu kamuoyunda son dönemlerde yolsuzluklarla mücadele etmesiyle tanıdı. CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı adayı olmasını sağlayan da buydu. Şimdi aynı yöntemi İstanbul'da kullanmaya devam ediyor.
Her gün ya yeni bir dosyanın ipuçlarını veriyor ya da yeni bir dosya açıyor. Yerel seçim yarışları da ister istemez projelerden çok bu eksende sürüyor.
Karşısında ise kamuoyu desteği güçlü, son üç yılda İstanbul'a yaptığı hizmetlerle sevilen mevcut başkan
Kadir Topbaş var.
Topbaş şu anda kamuoyu yoklamalarında da bir hayli önde görünüyor.
Peki, bu yarış nasıl sürecek?
İşte bu noktada iki adayın seçmen karşısında aldıkları pozisyon ve çizdikleri rol çok önemli.
Sokakta da siyaset kulislerinde de en çok bu iki adayın ne yaptıkları, nasıl tepki verdikleri konuşuluyor. O konuşmalar önümüzdeki yerel seçimin nasıl seyredeceğine dair ipuçlarıyla dolu.
Siyasi partilerin seçim stratejilerini oluşturanların bu seslere kulak vermesinde yarar var. Çünkü halk genellikle siyaset mühendislerinin görmediği ilginç noktalara dikkat çekiyor.
Bu açıdan sokakta Kadir Topbaş ve Kemal Kılıçdaroğlu kıyaslaması yapılıyor ve ortaya çok çarpıcı bir sonuç çıkıyor.
Topbaş savunmada kalıyor Topbaş savunmada,
Kılıçdaroğlu saldırıda...
Biri projelerini anlatıyor, öteki dosyalar açıyor...
Biri köy çocuğu, diğeri aristokratlığa oynuyor.
Biri memurluktan geldiğini söylüyor, diğeri
"Ben patronum" diyor.
Peki, bu seçmeni nasıl etkiliyor?
"İstanbul'un yüzde 70'i köy kökenli... Kılıçdaroğlu halka gidip, hatır sorup gönül alıyor. Başkan Topbaş ise kendisini 'Ben patron bir aileden geliyorum' diye anlatıyor."
Bu derin çelişkinin İstanbul seçimlerini etkileyemeyeceğini kim söyleyebilir?
Halk da böyle düşündüğü için Kılıçdaroğlu'nu Erdoğan'a, Topbaş'ı ise Baykal'a benzetiyor:
"Dikkat ederseniz Başbakan Erdoğan halkın içinden geldiği için seviliyor, Baykal ise daha elit duruyor. Başbakan Erdoğan Keçiören'de, Baykal ise Angora Evleri'nde oturuyor. İstanbul'da ise tam tersi Kılıçdaroğlu Kâğıthane'de, Topbaş Florya'da oturuyor. Son günlerde böyle bir algı var."
Gördüğünüz gibi siyaset sadece rakamlar ve projeler üzerinden yürümüyor, sokağın sesine de kulak vermekte yarar var.
Eğer Kılıçdaroğlu toplumu sarmaya başlayan bu rüzgârı iyi yönetirse, İstanbul seçimini kazanmasa bile Baykal'ın sıkı sıkıya oturduğu koltuğu sarsacağı kesin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/15//ovur.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.