Önceki gün CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı
Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı
Gürsel Tekin SABAH gazetesini ziyaret ettiler.
Bu ikili kamuoyunda ciddi bir merak uyandırıyor.
O merakın bir nedeni son birkaç ayda
Kılıçdaroğlu ve
Tekin'in hızlı yükselişiyse, bir nedeni de İstanbul adına ne söyleyecekleri...
Mehmet Barlas'ın odasında bir araya geldiğimizde SABAH yazarları da ağılıkla CHP'nin İstanbul için neler yapacağını ve nasıl yapacağını sordu.
Yaklaşık bir saatlik sohbette İstanbul'un yoksulluk haritasından metroya, 100 binlik çevre düzeni planının yeniden yapılmasından İstanbul vizyonuna birçok şey konuşuldu.
En çok merak edilen şey de bu işleri hangi kaynakla yapacaklarıydı.
Örneğin,
"300 bin yoksul insanı sigortalı yapmak" için kaynak nereden bulunacaktı?
Kılıçdaroğlu'nun bu soruya cevabı kısaydı:
"Aslında bu işin felsefesi aile sigortası...
Türkiye'de kaynak var ama akılcı şekilde kullanılmıyor. Aile sigortası olsa ki biz bunu önerdik, ısrar ettik..."
Devreye
Nazlı Ilıcak giriyor: "Peki, bunun kurulmamasına ne gerekçe gösteriyorlar?"
Kılıçdaroğlu: "Oy kaygısı. Bunu yaparlarsa kişiler bunu hak olarak algılayacak ve lütuf olmaktan çıkacak. Dolayısıyla kişi hakkı olan şeyin artırılmasını da talep edebilecek. Bu sigortayı aile ödemiyor, belli finansal kaynakları var."
Bu noktada şu sorunun cevabı da önemliydi:
Acaba Kılıçdaroğlu başkan olsa bugün yapılan yardımlar devam edecek miydi? Kılıçdaroğlu'nun bu soruya cevabı şöyle:
"Evet, devam edecek. Onu kesmenin bir mantığı yok." Tartışma kaynak bulma konusunda yoğunlaşınca devreye metro da girdi.
Peki,
Kılıçdaroğlu daha önce dile getirdiği 5 yılda 80 kilometre metroyu nasıl ve hangi kaynakla yapacaktı?
Bu soruya
Gürsel Tekin cevap verdi.
"Bugüne kadar İstanbul'da yapılan toplam metro uzunluğu sadece 16 kilometre. Bunun 8 kilometresi eski dönemde, 8 kilometresi de Topbaş döneminde yapıldı. Bütün metro bu kadar. Biz 5 yılda 80 kilometre yapılabileceğini göstereceğiz."
Kaynak tartışmasından CHP'nin İstanbul Fatih'teki İsmailağa Cemaati ile görüşme talebine geçildi.
Kılıçdaroğlu bu konuda şöyle diyordu:
"Gidip onlara, 'Neden bize oy vermiyorsunuz?' diye soracağız. Sonuçta biz onlara hizmet vereceğiz. Ben onlarla sıcak bir diyalog kuracağımıza inanıyorum."
Bu açıklamayı
Barlas şöyle yorumladı:
"Yani Ecevit'in Fethullah Gülen'le kurduğu diyalog gibi..." Kılıçdaroğlu: "Evet sonuçta o insanlar bizim insanlarımız. İnançlarına saygı gösteriyorum. Biz onlara onlardan farklı düşünmediğimizi, aslında onlara hizmet etmek için çaba harcadığımız söyleyeceğiz."
Bu minvalde süren soru cevaplı sohbette İstanbul'un plansızlığından sosyal demokrat belediyeciliğin farkına kadar, birçok şey konuşuldu.
Emre Aköz'ün dediği gibi ikisinin de iktidar arzusu ve enerjisi vardı.
Verilen cevaplar da bana göre iyiydi.
Ancak bu arzu ve cevaplar kimseyi ikna etmeye yetmedi. Çünkü CHP'nin İstanbul'daki
"üçü bir arada" ekibi hangi soruya ne cevap verirse versin, iş gelip CHP'nin genel siyasi yaklaşımına dayanıyordu.
Sorun da bu yaklaşımın güven vermemesinde saklıydı.
Tıpkı
"çarşaf açılımı" gibi...
Garip ama CHP'ye katılan
"çarşaflılar"ın istifa haberi de tam o sırada internete düştü.
Bu da çok net biçimde şunu gösteriyor: CHP; ayakları yere basan, kalıcı bir siyaset üretmedikçe ve var olan güven sorununu aşmadıkça, illerde iktidar değişimi yaratma konusunda bile hayli zorlanacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 6 Şubat 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/06//haber,CE003289039B4F3A916DE06975ECBBDD.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.