Ne güzel şeydir selamlaşmak..
"Selam" demek..
"Selamın aleyküm"ün kısaltılmışı, selam.. "Barış üzerinize olsun.." demek.. Araplar hele ıssız çölde karşılaştıklarında "Ben hırsız, çapulcu değilim" anlamına kullanır, bu arada silahsız olduklarını göstermek için sağ ellerini de havaya kaldırırlarmış..
İslamiyetten sonra Selam'ı "Esselamın aleyküm ve rahmetullah" diye uzatmışlar..
"Allah'ın selamı üzerinize olsun.." Var mı böyle bir güzellik, dünyada.. Karşılaştığın insana böyle hitap etmek.. İbranicesi de benzer..
Şalom Alehem.. Barış üzerinize olsun, gene.. Kısası, Şalom.. Eski Yunan'da da insanlar Tanrı Zeus adına selamlarmış birbirlerine..
Yani, selamda bir kutsallık vardır.. Bir sevgi, bir güzellik.. Peki o zaman niye selamlaşmayız.. Niye bir selamı birbirimize çok görürüz..
Kaç kez yazdım.. Başaramadım.. Geçin yabancıları.. Bu gazete içindekilere, sözüm ona takım olması gerekenlere anlatamadım, Selam demenin, Merhaba, Günaydın demenin, ya da hepsinin yerine geçecek, insanın gözlerinin içine bakarak bir tebessüm etmenin..
Uzun süredir gazeteye gelememişim. Nihayet geldim.. En alt katta uzun bir koridor var, dar.. Bir metre eni var ya da yok. Sonunda garaj var. Garajın dış kapısı da sigara içme yeri, içerde yasak ya..
Üzerinde entari.. Belli dışarıdan ziyaretçi değil, içerden, bizden biri.. Ben boynumda boyunduruk, güç adım atarak yürüyorum.. Beş metreden beni gördü, yaklaşıyoruz..
Yahu insan, ama "İnsan" bir "Merhaba" der.. "Geçmiş olsun Hıncal Bey'den vazgeçtik.."
Anasını öldürmüşüm gibi bir surat ve bir havayla geçti yanımdan, selam bile vermeden..
Dayanamadım bağırdım arkasından.. "Hamfendi.."
Duraklar gibi oldu.. "Merhaba" diye bağırdım ardından.. Yürüdü gitti utanmadan.. Mesajı aldı mı bilmem..
Asansörde de böyle çoğu.. Duvara ve tavana bakıyorlar, sana selam vermemek için..
Yahu hepimiz ayni gemide, ayni amaçla savaşıyoruz.. Nedir bir selamı, bir tebessümü esirgemek?..
Ertekin dedi ki, "Kuruçeşme Makro harika olmuş.. Dekoru değiştirmişler.."
Kız kardeşim Serpil'le yolumuzun üstünde "Bakalım" dedik.. Girdik.. Dekor gerçekten harika.. Ama insanlık ölü.. Hiç kimse öğretmemiş onlara tezgâha yaklaşan müşteriye gülümseyerek "Merhaba?.. Nasılsınız" demenin mucizelerini..
Yahu bir teki "Merhaba.. Hoş geldiniz" desin.. Bir şeyler aldık. Kasaya geldik.. Bir robot da orda.. Yahu dünyanın en güzel işini yapacağım, sana para ödeyeceğim. Kafanı kaldırıp baksan.. Gözlerimin içine gülümsesen.. "Merhaba" desen ve o dükkândan hiç değilse keyifle ayrılmamı sağlasan.. Hayır.. Baş önde.. Yazar kasa tık tık.. Kart tık tık.. "Şifrenizi yazın.."
Bitti..
Peki ben o Makro'ya bir daha niçin gideyim söyler misiniz, Makro yöneticileri.. Dekor yapmak ve içini iyi mallarla doldurmak yetiyor mu sizce?.
Beni oraya malın değil, insanın geri getireceğini çalışanlarınıza öğretmediniz mi?.
Kanyon'a gittik. Sinemaya.. Yan kapıdan girip doğru asansöre.. Çünkü fazla yürüyecek halim yok.. Serpil ve koruma Mehmet yanımda.. Girişte bir kadın güvenlik görevlisi.. Kontrol kapısından geçerken, her zaman yaptığımı yaptım.. "İyi günler Hanımefendi.. Nasılsınız?.." Cevap yok.. Buzzz!..
Kapı öttü.. "Durun" dedi kız.. "Bekleyin.." Durdum, bekliyorum.. Üzerime ince, orası müthiş cereyanlı bir yer ve hastayım.. Mehmet geçti kapıdan.. Öttü o da.. "Korumam" dedim. Silahı var.. Bana yönelik tehditlerin ciddi olduğu valilikten bildirildiği için silahlı koruma ile gezme iznim var.. Çıkardı belgesini gösterdi.. Ben "Hanımefendi hastayım ve burası çok soğuk ve rüzgârlı.." dedim.. "Bekleyin" dedi.. Beklerken bakıyorum ne yapıyor diye.. Serpil'in el kadar çantası var, makineden geçirdi.. "Bir daha geçirin" dedi, kız.. Yahu şüpheli bir şey gördüysen açar bakarsın. Serpil geri döndü, bir daha koydu çantayı makineye.. "Bir daha" dedi kız, alay eder gibi.. Serpil "Açın bakın" diyor.. Kız ısrar ediyor.. Dört kere geçer mi bir çanta makineden.. Düğme elinde içerde durdurur uzun uzun bakar, ya da açarsın.. Hayır.. "Baştan koyun" diyor.
O zaman anladım ki, amacı eğlenmek, sonra da artık meslektaşlarına mı, ailesine mi hava atmak..
"Bugün Hıncal denen herif geldi.. Bir dalga geçtim, bir dalga geçtim.."
"Mehmet, Serpil, yürüyün gidiyoruz" dedim.. "Sen de hanımefendi, bildiğin yere şikâyet et, kapıdan izinsiz geçtik" diye..
Günü ve saati yazsam adım gibi biliyorum kovulur. Onun için yazmadım. Söylemem de.. Çünkü bu kız istisna değil. Çoğunluk.. Bunun günahı bana rastlamış olmak..
Kızı, kızları, müşteri ile doğrudan muhatap olan çalışanları kovmayın iş verenler.. Ama eğitin.. İnsan olmalarını, insana insanca davranmalarını sağlayın.. O eşek yükü ile para kazanan Halkla İlişkiler uzmanlarınızın işi gücü ne, onlara da hatırlatın..
Selam vermeyi, selam almayı ve gülümsemeyi öğretsinler.. Hele de resepsiyondakilere, yani ilk karşılayan, yani kurum hakkında ilk izlenimleri verenlere.. Kapıdan girenleri tebessümle karşılamak yerine önlerindeki masaya bakmayı marifet sanan o kızlara.. İnsan olmayı öğrensin, halkla muhatap olan çalışanlarınız..
O zaman neler kazanacağınızı göreceksiniz!.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Tanrının selamı üstünüze olsun!..
Yayın tarihi: 15 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/15//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.