Türkiye AB ilişkilerinde 2009 önemli bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor.
Başbakan
Erdoğan'ın Davos çıkışı bu ilişkiyi nasıl etkiler bilinmez ama
Türkiye'nin bu yıl AB ilişkilerine ayrı bir önem vereceği kesin.
Bir kere
Türkiye yıla hızlı başladı.
Önce uzun süredir tartışılan baş müzakereci meselesi halledildi. Yeni Devlet Bakanı
Egemen Bağış baş müzakereci oldu.
Ardından Başbakan
Tayyip Erdoğan 4 yıl ara verdiği Brüksel'e gitti.
Böylece bir anlamda geçen yıl Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün
"2008 AB yılı olacak" temennisi bu yıla daha çok yakışacak gibi.
Dahası bu yılın tarihsel açından da anlamlı bir yanı var. Çünkü bu yıl
"Ortak Pazar"a başvurumuzun 50. yılı...
Rahmetli
Adnan Menderes, 1959'da Ortak Pazar'a
Türkiye'nin üyeliği için ilk başvuruyu yapmış ve resmen Batı'ya yolculuğu başlatmıştı.
O günden bugüne bu yolculuk siyaseten çok eleştirildi, gereği yapılmadı ve dura kalka oldu ama hiç kesilmedi.
Tulu Gümüştekin bu süreci şöyle değerlendiriyor:
"Başka hiçbir
'nişanlılık dönemi'nin bu kadar uzun sürdüğü, sürüncemede kaldığı, ancak iplerin kopmadığı bir üyelik süreci ben bilmiyorum. Bu kadar zorlandığı halde kopmayan bir ilişkinin bir gün üyeliğe ulaşması dışında bir seçenek görmüyorum.
Türkiye AB'nin içindedir. Mesele AB'de de,
Türkiye'de de çoğunluğun bunu idrak etmekte zorlanması, elitlerin bu olguyu içselleştirmeye direnmeleridir."
Şimdi bu direnişe rağmen devreye giren güçlü bir irade var.
Bu güçlü irade, kaynağını
Türkiye toplumunun değişim arzusundan alıyor. Geri dönüşü mümkün değil. Ama önemli olan bu iradenin nasıl temsil edileceği...
İşte bu temsil konusunda ilk defa farklı bir adım atıldı.
Bu adımın sinyalleri Başbakan
Erdoğan'ın Brüksel gezisinde de verildi. Başbakan Erdoğan
"Avrupa'nın Dostları" isimli kuruluşça düzenlenen toplantı sırasında AP Liberal Grup Üyesi
Marios Matsakis'e yine Gazze konusunda kızdı, ardından Davos protestosu geldi.
Başbakan
Erdoğan, işte bu çizgisini AB-
Türkiye ilişkilerinde sürdürecek bir ismi "baş müzakereci" olarak seçti. Bu kendisine yakın olan ve neredeyse aynı refleksi gösteren
Egemen Bağış'tı.
AB karşısında iki Türkiye Dikkat edilirse Başbakan
Erdoğan AB ile ilişkileri yürütmekte
"monşer" bir geleneği temsil eden birini seçebilirdi. Ama seçmedi. Tam tersine kendisiyle aynı siyaset dilini kullanan, halka yakınlığıyla bilinen
Egemen Bağış'ı o göreve getirdi, böylelikle Ali Babacan üzerindeki yükü de hafifletmiş oldu Bu seçim şunu gösteriyor; AB artık karşısında gerçek bir
Türkiye refleksi görecek.
Dinamizmiyle, samimiyet ve hoşgörüsüyle hatta öfkesiyle gerçek
Türkiye AB coğrafyasına taşınacak.
Böylece AB ile
Türkiye arasına giren suni fotoğraf da ortadan kalkmış olacak.
Çünkü AB'nin karşısında hep
"İki Türkiye" vardı. Biri onlar gibi yaşayan, diğeri de farklı olan ve farklılığıyla AB'ye alınması gereken ama tereddüt yaratan gerçek
Türkiye...
Uzun yıllar bu ikili yapı nedeniyle
Türkiye-AB ilişkileri inişli çıkışlı yürüdü. Birçok sorun
"sürüncemede" kaldı. Bu nedenle
Türkiye'nin AB ilkeleri çerçevesindeki değişimi de yavaş oldu.
Şimdi yeni bir sürece giriyoruz.
Bu süreç, AB ile müzakereleri doğal mecrasına oturtacak.
Ve
"Gerçek Türkiye"nin AB yolculuğu başlayacak.
Bu noktada Devlet Bakanı
Egemen Bağış'ın pozitif rol oynayacağından şüphe yok.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 1 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/01//haber,86ED438424D34BF283C33867ACB05208.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.