Pazar notları
Ortam ille de romantik olsun istiyorsanız.. Mumu değil meşaleyi yakın!..
Mum ışığını romantik imge olarak görmek... Ne şapşallık! Mum güzeldir, etkileyicidir, bazen sözcüğün tam anlamıyla derindir. Ama romantiklikle değil, gizemcilikle bağlantılıdır.
Romantizm coşkudur... Romantizm coşkulu bir hikâye (romans) yaratmak, o hikâyenin kahramanı olmaktır... Edebiyatta, müzikte, düşüncede, hatta siyasette romantizm budur. Peki, nasıl oldu da, çağlar geçti, devirler değişti; bu mızmızlıklara, bu uyduruk duygusallıklara romantiklik adı verilmeye başlandı?
Nasıl oldu da aşk için çekilmiş kılıçtan kalkıp masanın üzerinde yanan kalp biçimindeki kırmızı muma gelindi?
Gerçek bir romantik bugünün insanının asabını bozar bir kere... Çünkü romantik özlem insanıdır. Memleketini, dostluğu, aşkı, doğayı, geçmişin parıltısını, bir türlü gelmeyen güzel geleceği ve en çok da erişilmez "idealler"ini özler...
"Ayyyy benim sevgilim çoook romantik" diyor genç kadın ve anlatmaya başlıyor. O anlattıkça Chopin'in ve Lord Byron'un kemikleri sızlıyor.
Mızmızlığı duygusallık; adrenalin sporlarını heyecan sanmak çağdaş bir yanılgı! Bu yanılgılar artık gerçek romantizme geçit vermiyor.
Chopin dedim de... Ona "pek popüler" diye burun kıvıran kimi snoplara inat geçen yıl hiç durmadan sabah akşam Chopin dinlemiştim. Sonra bıraktım. Geçen gece gördüğüm rüya ilginçti, kendime mi saklayayım yoksa burada bir parça çıtlatayım mı tam karar veremedim: Pencere açık, perde rüzgârla uçuşuyor... Perdeleri toplamak ve çarpan pencereyi kapatmak için oraya yürüyorum. Bir bahçe... Rüzgâr bahçedeki süs havuzunun yüzeyinde nazlı dalgalanmalar yaratıyor. O sırada bir karaltı görüyorum. Havuzun yanındaki kestane ağacının iri gövdesinin arkasına saklanıyor. Bir anlığına fark ediyorum Gölgenin omuzlarının üzerine dökülen saçları ve kederli bir yüzü var.. Ve bir fısıltı işitiyorum: Beni dinle!.. Unutma! diyor. Bir rüyadan bu kadar buruk, bu kadar sarsılarak uyandığım azdır.
Global ekonomik kriz... Bir kere çarkın içine sıkıştın mı, kurtulmak zor. Hâlâ krizin nasıl bir süreç izleyeceğini, sonunu ve çözüm olup olmadığını finansçılara soruyorlar. Oysa krizi yaratan onlar. Vaatleri fiyatlandırmak dışında ekonomiden bir parça anlasalardı, para kazanma hırslarından başka özelliklere gerçekten sahip olsalardı, bu hale gelir miydi dünya?
Bazı okullarda öğretmen olmak ne zor... Hayır, öğretmenlerin yokluk, yoksulluk sıkıntısından söz etmeyeceğim. Hiçbirimizin tam farkında olmadığı, çoğu zaman da umursamadığı bir şey, anlatmak istediğim... Her gün yoklama fişine "gelmedi" yazılan bir çocuk nasılsa bir gün geldiğinde ona "umut" aşılamak ne zor... Büyükler tarafından taciz edilen, okul kapısında elinden harçlığı alınan, kolundaki jilet kesikleriyle gösteriş yapan çocuklara "devam çocuklar, önünüzde kocaman bir hayat var" demek ne zor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/15//babaoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.