kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Şubat 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Cuma Sabah  
ATİLLA DORSAY

Berlin'de nostalji peşinde...

Biz İstanbul'da park bırakmayıp, hatta Belgrad Ormanları'na bile gazino, sahne, konser etkinliklerini sokarak yeşili sürekli tahrip ederken, çağdaş Batı ülkeleri doğasını gözü gibi koruyor.
Berlin de diğer şehirler gibi değişiyor. Gerçi bizdeki gibi şok edici biçimde değil... Örneğin, tüm Alman kentlerinde olduğu gibi çepeçevre dolanan ve Tegel Havaalanı'ndan gelirken içinden geçtiğimiz o uçsuz-bucaksız ormanlığa çivi bile çakılmamış. Berlin özellikle başkent olmasından sonra hızla büyüyen, yeni yapılara ihtiyaç duyan ve arazisi müthiş değer kazanan bir şehir. Peki Almanlar bu rantı kullanmıyor ve kullandırmıyor mu, bunca yeşilin bir bölümünü olsun imara açmıyor mu, burada sermayenin, müteahhitlerin, dost ve akraba takımının baskıları yok mu? Gerçi eskinin ıssızlaşmış Potsdamer Meydanı çevresi inşaat patlaması yaşıyor, Kreuzberg'i görseniz tanıyamazsınız, vs.vs. Ama kentin çevresinde, yanı başında ve hatta içinde uzanan yeşile kimse dokunamıyor. Biz güzelim İstanbul'da park bırakmaz, hatta Belgrad Ormanları'na bile gazino, sahne, konser etkinliklerini sokarak yeşili sürekli tahrip ederken, Şile'den Polonezköy'e ve oradan yola çıkıp Marmaris'ten Bodrum'a her yeri betona boğarken, çağdaş Batı ülkeleri doğasını gözü gibi koruyor. Üzülmez misiniz? Neyse, bu Avrupa'ya her çıkışımızda yüreğimizde taşıdığımız güzel ülkemizi ve eşsiz İstanbul'u kaçınılmaz olarak anma kontenjanı yazısıydı! Bilirsiniz, hemen her seferinde bunları yazmadan duramıyorum. Kalkınmaya, modernleşmeye, gelişmeye elbette evet. Ama şu koruma dengesini kurmayı ve sürdürmeyi de bir öğrensek...
Bunun dışında gelişen ve değişen Berlin'de kimi zaman yine nostaljinin peşine düşüyorum. Herkes Potsdamer merkezine, orada da nostaljiyi bir ölçüde yaşatmak için açılan Marlene Dietrich Platz, Billy Wilder's Bar gibi mekânlara, yeni ve çirkin Berlinale salonu, Arkadien alışveriş merkezine veya Sony Center'e, Cine X sinema salonlarına koşarken, ben fırsat buldukça yine eski, ama soylu Zoo Palast sinemasına veya Kudamm Caddesi'ne koşuyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın