Barack Obama pek çok kişiye göre sadece ABD'yi değil, tüm dünyayı değiştirme umudunu temsil ediyor. Bu nedenle de Can Dündar "Amerika'ya Obama nesli geliyor," demişti.
Martin Luther King gerçekten de bu düşü mü görmüştü? Yani, ABD'de bir siyahın ABD Başkanı olabileceğini? Sanırım ki hayır. O olsa olsa ırkçılığın sona erdiği, farklı bir renkte olmanın ayrımcılık nedeni olmayacağı, birkaç yüzyıldır o ülkede yaşayan siyahilerin de her koşulda beyazlarla aynı haklara sahip olduğu bir ülke düşlemişti. Ama başkanlık koltuğu? Herhalde bu kadarını hayal etmemişti. Ama, işte kimi zaman gerçek, hayali aşıyor. ABD, son iki yüzyılda sık sık olduğu gibi bu konuda da dünyaya bir örnek sunuyor. Her ülkede her şey, birkaç kişinin belli şeyleri hayal etmesiyle başlıyor. Bizde de ırkçılığın her biçimiyle ve tümüyle ortadan kalkacağı, Hrant'ların öldürülmeyeceği, Kostas'ların kovulmayacağı, Salomon'ların kendilerini hep güvende hissedeceği, Şiwan'ların düşman sayılmayacağı, her tür dilin rahatça konuşulup öğrenileceği, her kültürün özgürce boy atacağı bir barış, huzur, uyum, kardeşlik ve diyalog ülkesi olmamızı hayal edenler yok mu? Var elbette, hem de tahmin edebileceğinizden çok daha fazla... Biz de bu açıdan Amerika'yı model alsak ve onların 40 yıl içinde yarattığı bu mucizenin benzerini kendi vatanımızda gerçekleştirebilsek? Üstelik bizim geçmişten, Osmanlı'dan alacağımız örnek var... Öte yandan, Obama'nın temsil ettiği ve yalnızca ABD'yi değil tüm dünyayı değiştirme umudu getiren değişime farklı bakışlar var. Örneğin Melih Aşık, "Obama göreve başlama konuşmasında ne ekonomik krize karşı somut bir program, ne savaşları bitireceğine dair küçük bir ışık verdi. O da kimsesizlerin sesi değil, para babalarının sesi sonunda. Boş şeyler beklemeyelim," derken, aynı gün yanıbaşında yazan Can Dündar "Amerika'ya Obama nesli geliyor," diyerek onun iPod'unda neler dinlediğini yazdı, bu '11 Eylül Kuşağı'nın farklılığını anlattı. Obama'nın borazanı değilim. Ama her ülkede, her koşulda iyimser olmanın gereğine inanırım. Bir yanda, hep "Böyle gelmiş böyle gider," diyen, onulmaz bir ABD düşmanlığından hiç taviz vermeyen bir zihniyet. Öte yandan iPod'unda dinlediği müzikten yola çıkarak bu büyük değişimin kahramanını tüm boyutlarıyla irdeleyen, hiç olmazsa değişime şans veren bir zihniyet. Biri yaşlı, öbürü genç. Ben elbette Can Dündar'ın yanındayım. Elbette gençlerleyim. Fiziksel yaşım uymasa da, iPod'um olmasa da, olsa bile Obama'yla aynı parçaları dinlemesek de... Umuda tüm kapılarını kapatanlardan, değişmezliğe bel bağlayanlardan, her gün aynı şeyleri düşünüp yazanlardan asla olmadım. Değişime hep inandım. Ve bu yüzden ben gençlerleyim, bu yüzden gencim!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Biz gençler elbette Can Dündar'ın yanındayız!
Yayın tarihi: 30 Ocak 2009, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/30/cm/haber,55CB93C9B620435093A0836575E7EBCE.html
Tüm hakları saklıdır.