kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Sanık Yener Yermez Sincan Cezaevi'ndeyken.

Yener Yermez'in Kırıkkale'deki hücresinden avukatına yazdığı mektup

09.01.2009
"Adli Tıp'ın incelemiş olduğu ve bana ait olduğu söylenen pantolonun bana ait olduğuna inanmıyorum. Benim askeriyede özel bir dolabım olmamıştır. Bu husus araştırıldığında ortaya çıkacaktır... Şu bir gerçek ki benim üzerimden çıkmış bir cep telefonu yok. Bana Meral'in hediye ettiği telefonu kapağını birlikte bayide değiştirdiğimizde Meral de yanımdaydı.
Otel, Milli Piyango İdaresi'nin arkasında üç yıldızlı 6-7 katlı bir otel. İkinci katında kalıyorduk. Farklı zamanlarda 5-6 kez birlikte olduk. Tanışmamız ise ben çarşı iznine çıkarken, daha bir haftalık asker bile değilken ve izin verilmeden önce yine izne çıktım. Hiç iznim olmamasına karşın izne gönderildim ve aynı gün Meral'le tanıştım. 'Merhaba Yener,' diye yanıma geldi. 'İsmimi nerden biliyorsun, beni nerden tanıyorsun,' deyince 'içeride bir akrabam var, ondan öğrendim,' dedi.
Güzel bir kızdı ve bu şekilde görüşmeye başladık. Hakkımda sorduğu her şeye dürüstçe cevap verdim. Bana üniversite mezunu biri gibi geldi. Türkçeyi çok güzel konuşmasına rağmen, bazı (argo) kelimeleri bilmiyordu. Bana soruyordu.
Boyu 1.65, kilo en fazla 65-70, düz siyah saçlı ve devamlı saçını öne kakülleri düz bir şekilde tarıyordu. Benim saçlarımı bile aynı şekilde yapmamı istiyor, hatta yapıyordu. Dudakları kalın, buğday tenli, yüz hatları minyon olup çocuk yüzlü idi.
Yüzü yuvarlak, burnu normal idi. Ne büyük ne de küçüktü. Sol arka kürek kemiğinde bir ben vardı. Vücut hatları bir manken kadar güzeldi diyebilirim.
Benimle prezervatifsiz hiç ilişkiye girmedi.
Bütün masrafları kendi karşılıyordu.
Benim sorduğum sorulara ailesinin yurtdışında olduğunu, kendisinin Türkiye'ye gezmeye geldiğini, 1-2 ay sonra döneceğini söyledi. Otele ilk girdiğimizde resepsiyon görevlisi ismini söyleyerek, 'Meral hanım hoş geldiniz,' dedi.
Yaklaşık üç ay asker olarak bulunduğum sırada bunun yaklaşık iki ayı resmi izinde geçti. Ayrıca çoğu zaman nöbete bile gitmediğim halde, hiçbir işlem ya da soru sorulmadı diyebilirim. O gün bir astsubay üstümü aradı, cep telefonumu aldı. Bir gün sonra Pazar günü telefonu geri verip 'Kusura bakma, askerlerin yanında böyle davranmak zorundaydım,' dedi.
Bir gün önce görevli olan astsubayın ertesi gün de orada olması düşündürücüdür. Benim üzerimden telefonu alan kişi astsubay Nihat Özgür'dür. Olaydan sonra Meral'le buluşup adı geçen kişinin ölümüyle ilgili sorular sordum, tabii anılan cinayetten üç gün sonra buluştum. Gazetelerde adım geçiyordu, ben de 'neler oluyor böyle' diye sordum. Olumlu bir cevap alamadım, 'sen kafanı yorma, halledeceğiz' dedi ve cep telefonundan birini aradı, yerimizi söyledi. 'Yanımda,' dedi ve kapattı."