- Üzeyir Garih'le tanışıklığınızı anlatır mısınız?
- 1977 yılında Alarko Holding'de Üzeyir Garih yönetiminde ithalat koordinatörü olarak görev yaptım. Aynı dönemde Üzeyir Garih 'Hezeikel' olan adının 'Üzeyir' olarak tashihi hususunda görüşüm doğrultusunda mahkemeye başvurarak, ismini değiştirdi.
- Sonra yollarınız ayrıldı galiba...
- Ticari hayatın akışında Alarko ile çalışmalarımız son bulmasına rağmen, öldürüldüğü tarihe kadar Üzeyir Garih'le olan yakın dostluğumuz devam etti.
Vefatından sonra da bu dostluğumuz oğlu İzzet, kızı Dalia ve Dalia'nın boşandığı eşi Doron ile de devam etti. Öldürülmesinden sonraki derin üzüntüm, cinayetten sonraki olayların gelişiminde sokaktaki insani dahi tatmin etmeyen bir yargılama neticesinde Yener Yenmez isimli şahsın mahkum edilerek, bu cinayet dosyasının kapatılmasıyla bir kat daha arttı.
- Gelişmeleri nasıl değerlendirdiniz?
- Dosyanın bu şekilde kapatılması ve ailenin de pasif bırakılması karşısında yapabilecek hiçbir şeyim olmadığını düşünürken, çok önemli üç Adli Tıp belgesinin Ergenekon tutuklu sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın'ın ofisinde ele geçirildiğini öğrendim.
Anladığım, Üzeyir Garih cinayetinin Ergenekon terör örgütüyle ilişkilendirildiğiydi. Bu durumda edindiğim bir bilgiyi savcılığa bildirmemin yararlı olacağını düşündüm.
- Ve savcılığa dilekçe vermeye karar verdiniz...
- Dilekçemi yazdım ve bütün bildiklerimi anlattım. Tahkikat savcılarına duyduğum güven nedeniyle, Adalet Bakanlığı'nda bazı görevlilerin bu kanun dışı eylem içerisinde olan şahıslarla işbirliği yaptıkları sabit olmasına rağmen, risk alıp bildiğim bu önemli ayrıntıyı sunmayı görev bildim.
- Yargılama süreci sizi tatmin etmemişti, değil mi?
- Bana göre; Üzeyir Garih cinayeti adi bir cinayet değildir, örgütlü bir şekilde işlenmiştir ve kamuoyunun düşüncesi de bu şekildedir. Yeni delillere ulaşılması durumunda verdiğim bilgiler ışığında, tanık koruma programı güvencesine alınmak kaydıyla tanıklık yapmaya da hazırım.
- Üzeyir Garih gerçekten de iddianamede belirtildiği gibi biri miydi?
- Üzeyir Garih dava dosyasında belirtildiği gibi, kendisinden yardım isteyeni tersleyecek biri değildi. Tehditler aldığını biliyorduk, hatta dışarı yalnız çıkmaması konusunda kendisini uyarıyorduk ama "Bir şey olacaksa bana olsun, bir masumun benim yüzümden niye canı yansın" diye yalnız çıkmakta ısrar ediyordu.
Yayın tarihi: 11 Ocak 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/11/pz/haber,95D4743998BF45538F05A4407C72B4A7.html
Tüm hakları saklıdır.