Önceki akşam, en etkin ağızdan
"İstanbul'u susuz bırakmayacağız" cümlesini duyunca, tamam itiraf edeyim, rahatladım ama her nedense bu rahatlamam uzun sürmedi.
Sanıyorum global ısınmanın bu denli yoğun tehlike çanlarını çaldırdığı bir dönemde hiçbir söze insanın inanası gelmiyor.
Ama işte okur bu bilgiden uzak kalmasın istiyorum ve bir dönem İstanbul'da suyun başında olan yani
İSKİ genel müdürlüğü de yapan,
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun,
'İstanbul'da her daim su olacak. Geçmişte İstanbul'da su akmadı, evet. Ama 1995'ten itibaren hiç su kesildi mi?' şeklinde son derece kendine güvenen duruşundan söz etmek istiyorum.
Su politikaları Belki şimdi şöyle diyorsunuzdur:
"Günlerdir yağmur yağıyor. İstanbul'un zaten yeteri kadar barajlarına su sağladı bu yağmurla. Şimdi nereden çıktı bu susuzluk konusu?" Ama öyle demeyin. Günler çabuk geçiyor ve kuraklık adım adım sadece bizim ülkemizi değil tüm dünyayı etkisi altına alıyor.
Önceki akşam bir grup gazeteci Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'yla yemek yedik. Buluşmamızın sebebi mart ayında İstanbul'da gerçekleşecek olan
5. Dünya Su Forumu idi aslında.
Bir önceki forum 2006 yılında Meksika'da gerçekleşmişti. Şimdi
Türkiye'nin böylesi bir foruma ev sahibi olması çok önemseniyordu. Neticede bu forumda su kaynaklarının hem etkin hem de barışa ve güvenliğe katkı yapacak politikalar üretilmesi amaçlanıyordu.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Su hayat olduğuna göre bu toplantının tüm gündem maddelerinin önünde olması gerektiğini düşünüyorum. O nedenle de Bakan Veysel Eroğlu'nun ve forumun genel sekreterliği görevini üstlenen
Ordinaryüs Prof. Dr. Oktay Tabaşaran'ın heyecanını paylaşıyorum. Bu arada bir dip not vermem gerekirse Tabaşaran, çevre biliminin maestrosu olarak tanımlanıyor.
Anlatılanlara bakılırsa, mart ayında 123 ülkenin devlet başkanlarının ve bakanların da beklendiği bu foruma binlerce katılımcı gelecek ve kongre turizmi açısından da çok önemli bir toplantı olacak. Ama işte konu su olduğu için benim kongre turizmini falan düşündüğüm yok.
Hakikaten bu toplantıda uz görü yapılabilmesini yani 30-40 yıl sonrası için politikalar üretilmesini hayal ediyorum. Çünkü
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerinden ürküyorum. Diyor ki WHO yeryüzündeki 1.1 milyar insan temiz içme suyu bulamıyor. 2.6 milyar insan temel hijyen ve kanalizasyondan yoksun yaşıyor. Ve en kötüsü de her yıl su kaynaklı ölümler yaklaşık 5 milyon cana mal oluyor.
Şimdi Dünya Su Forumu'nun önemi anlaşılıyor. Ben bir de yazının girişinde söz ettiğim İstanbul'un hiçbir zaman susuz kalmayacağına ilişkin Bakan Eroğlu'nun pozitif duruşunu önemsiyorum.
Heba olan suyumuz Eroğlu'ndan öğrendim ki
Türkiye'de yılda
6 milyar metreküp su şehirlere veriliyor,
4 milyar metreküp su sanayiye gidiyor ve ne yazık ki
30 milyar metreküp su sulamaya gidiyor ve büyük bir kısmı heba oluyor.
Buradan şu sonucu çıkarıyorum. Başta Ankara olmak üzere şehirler şayet susuz korkunç günler yaşadıysa bu şimdiye kadar ciddi bir su politikamız ve planımız olmadığından.
Bakalım Bakan Eroğlu, tüm
Türkiye için başarılı bir su politikası yürütmeyi başaracak mı?
Yayın tarihi: 7 Ocak 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/07//kadak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.