kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Ocak 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Askeriyenin etki alanı ne kadar?

Dünkü yazım üzerine bir okurumuz soruyor: "Eğer ordu izin vermeseydi TRT-6'nın yayına geçemeyeceğini ve Ergenekon davasının başlamayacağını belirtmişsiniz. Merak ettiğim konu şu ki askeriye bu karar değişikliğini kendi iradesiyle mi yaptı, yoksa değişmek zorunda mı kaldı?"
Sonra da şöyle devam ediyor:
"Askeriyenin bu değişimi kendi isteği doğrultusunda yaptığını söylemek, bu ülkede her şeyin asker kontrolünde olduğunu gösterir ki ben bu kadarına inanmıyorum."
Okurumuz çok kritik bir soru yöneltmiş. Ben olayı şöyle görüyorum:
Türkiye hızla değişiyor.
Arada sırada krizlere girsek de refah seviyesi artıyor, eğitim seviyesi yükseliyor, köylü nüfusu düşerken, orta sınıflaşma genişliyor.
Medya çeşitlendi ve çoğaldı. Sürüyle gazetemiz ve televizyon kanalımız var. İnternet kullanıcısı 20 milyonu aştı.
Tabii böyle bir ortam askeriyeyi de etkiliyor. Bu etkilenme iki biçimde oluyor:
1) Askeriyenin kendisi değişiyor. Bu değişim birkaç alanda oluyor:
a) Eğitimin ve çevre (medya, komşular, sokak, vb.) şartlarının değişmesiyle bazı subaylar dünyaya daha liberal gözlüklerle bakmaya başlıyor. Hoşgörü seviyeleri artıyor. Klişeleri sorgulayanlar çoğalıyor.
b) Yeni teknolojiler subayların bireysel inisiyatif almasına yol açıyor; bu da eski tip emirkomuta mantığını zayıflatıyor. Yani disiplinin şekli şemali değişiyor, zart-zurtun yerini mantık, muhakeme, akıl alıyor.
2) Askeriyenin eski tahakküm yöntemleri aşınıyor. " Bir muhtıra çakarım, bir tehdit ederim herkes esas duruşa geçer " yaklaşımı gücünü yitiriyor.
Örneğin 27 Nisan (2007) bildirisinin nasıl havada kaldığını hep birlikte gördük.
28 Şubat (1997) darbesi tam tersi sayılabilecek bir sonuca vardı; Erbakan gitti, beş altı yıl içinde ondan çok daha dişli olan Erdoğan geldi.
Eskiden merkez medya denilen kesim ile ordu arasında neredeyse bire bir uyum vardı. Artık bu denge bozuldu. Genelkurmay Başkanı bir şey söylüyor, bin bir itiraz geliyor. Bu eleştirileri göğüsleyebilmek için daha fazla okumak ve dünyayı takip etmek zorunda kalıyorlar. Ve tam da bu çaba onları değiştiriyor.
Yine de birçok konuda veto gücünü muhafaza ediyor askeriye. Onun "kesinlikle olmaz" dediği bir şeyi yapmak kolay değil.
Peki, ona rağmen bir şey yapılıyorsa neler olabilir? Bir örnek vereyim:
Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı belgeler, askeriyenin nasıl kendine bağlı sivil toplum kuruluşları yarattığını apaçık ortaya koydu. Hükümet "ters" bir karar aldığında, bunlar hep birlikte yaygaraya başlayabiliyor.
Görünüşte hiçbir organik bağı olmamasına karşın, bir Atatürkçü Düşünce Derneği'ni, bir Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği' ni, bir Tema Vakfı'nı askeriyesiz düşünebilir misiniz?
Bunlar gibi daha nice kuruluş, askeriyenin dümen suyunda hareket ediyor. 2007 baharındaki cumhuriyet mitinglerinde bu mekanizmanın nasıl işlediğini az çok görebildik.
Ayrıca sivil siyaseti etkileyecek başka bazı "derin" mekanizmaların olduğunu da biliyoruz.
Bu konuda söyleyecek daha çok lafım var ama şimdilik bu kadar. Bakalım okurumuz tatmin olmuş mu?