Dünyada giderek yaygınlaşan, ağırlaşıp derinleşen kriz galiba karşımıza hiç beklemediğimiz bazı sonuçlar çıkaracak.
Time ve
Economist dergilerinin son sayılarını okuyanlar ve ekonomiyle ilgili ciddi internet sitelerinde biraz olsa gezinenler şimdi üstünde düşünülen meselenin
Amerika'da kurtarılmak istenen batık sektörler olmadığını biraz şaşırarak görecektir. Dünyada kriz konusuyla ilgilenenler şu sıralar yakın dönemde dünya ekonomisinde de siyasetinde de çok önemli yeni dengelerin oluşmasına yol açan iki ülkenin geleceğine gözlerini dikmiş bakıyor. Bunların
Rusya ve
Çin olduğunu tahmin etmek hiç güç değil.
Rusya ananın yazgısı Rusya yakın dönemde çok önemli bir ekonomik hamle yaptı ve içeride durumunu biraz düzelten her devlet gibi o da uluslararası politikada farklı bir ağırlık sergilemeye başladı. 1989 yılında çöken
Berlin Duvarı aslında
Sovyetler Birliği 'nin çöküşüydü ve itiraf etmek gerekir ki
perestroyka ve
glasnost politikalarının mimarı
Gorbaçov, benzeri liderlerin akıbetine uğrayarak kısa sürede politika alanından silinip gitti.
Onu izleyen
Yeltsin ve
Putin daha başarılı oldular. Fakat her iki liderin uzun yönetim yıllarında Rusya müthiş bir
yoksulluğun pençesinde kıvranmaktan, veremden, alkolizmden, yetersiz beslenmeden kaynaklanan erken ölümlerden yakasını kurtaramadı. Ömür Batı'yla kıyaslanamayacak kadar kısaydı ve verimli işgücü yaratamıyordu. Ayrıca sanayi yatırımı söz konusu bile değildi.
Bu felaketli dönem son yıllarda
petrol fiyatlarının akıl almaz yükselişiyle bir ölçüde aşıldı. Putin bu imkânı gören ve kullanan kişi olduğundan bir süre sonra dünyanın en otokratik, yolsuzluğa en çok bulaşmış, en despotik bir lideri haline geldi. Rus mafyası dünyanın her yerinde son yedi, sekiz yılın
'cafcaflı lüks' kültürüne battı, olmadık işler çevirdi. Büyük Rusya kıtasındaki devletler arası politika sadece ve sadece bu mafya ilişkilerine boğuldu. Putin bu çerçeveyi kuran adamdı ve bugün
Medvedev yönetimde olsa da Putin'in ağırlığını aşmak kolay değil.
Ne var ki,
Rusya şimdi yeniden inen petrol fiyatları nedeniyle karanlığa giriyor. O nedenle Putin de Medvedev de yaptıkları açıklamalarda bu durumun kabul edilemez olduğunu söylüyorlar tıpkı mezarlıktan geçerken ıslık çalanlar gibi. Yapacak bir şey yok:
hızla kendi içine doğru gerileyen bir Rusya var ve kriz bu yoğunlukta genişlerse Rusya'nın yakın geleceği büsbütün boğuntulu olacaktır. Bu halin uluslararası politikaya yansımasından kimse kaçınamayacaktır. Hele Obama'yla yeni bir dönemin başladığı düşünülürse bu hal belki daha vahim gelişmelere yol açacaktır.
Çin'in çinisi solarken İkinci ülke Çin. Ne olduğunu bugün de kimsenin bilmediği, bir dönemde Avrupa'nın arka bahçesi olmuş bu kıta da benzeri bir sorunla karşı karşıya. Evet,
yeni ve ilginç bir kapitalizm modeliyle sosyalizmi (?) birleştirdiği söylenen veya kabul edilen bu dev ülke gücünü ucuz emek satımından kazanıyordu. Avrupa pazarları doymuştu, sendikalaşma ve teknolojik gelişim o derecede ucuz emek girdisine olanak vermiyordu. Kapitalizm her zaman yaptığı gibi göreli yumuşamış bir rejim pazarlığı karşısında hızla bu ucuz emek sunumunu satın aldı. Efsane moda markalar orada üretiliyor, en aykırı teknolojik altyapılar orada kuruluyordu.
Ama şimdi kriz var, bunalım var: kapitalizmin büyük korkusu bir kez daha ortaya çıktı:
talep daralıyor. Daralan talep üretim düşüşlerine yol açacak. Büyük Çin nüfusuna yeniden işsizlik yolu görünüyor. Saati yarım dolara çalışan analar, babalar ve çocuklar şimdi onu da bulamayacak ve giderek büyüyerek Batı kapitalizminin korkulu düşüne dönüşen Çin şimdi ağır bir geri çekilişle yüz yüze gelecek. Bu da tıpkı Rusya'nın gerilemesi gibi Batı kapitalizmine yarayacak. Batı kapitalizminin krizden bile yararlanması sadece garip bir kader olmanın çok ötesinde anlamlar ifade ediyor. Keşke biraz düşünsek!
Yayın tarihi: 17 Aralık 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/17//haber,8526880CFEED491D9710899F35CF2833.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.