Yolda yakasına yapışanlara karşı Baykal'ın savunma için söylediklerini işitince insan CHP'nin aynı konuda bugüne kadar sürdürdüğü politikasına bir kez daha öfkeleniyor. Tabii bunun arkasından da acaba ne oldu da birdenbire bu politika değişikliğine gidildi sorusu geliyor.
Muhtelif ve hepsi de derece derece spekülatif yanıtların önemli bir bölümünü ve özellikle sistemle ilgili olanlarını daha önceki yazılarda ele almıştık. Bu yazıda daha farklı bir noktanın üstünde durayım ve
Devlet Bahçeli 'nin yaklaşımını değerlendireyim. Yani CHP'nin bu hamlesinin ılımlı İslam'ın sol kanadı olup olamayacağı üstünde durayım. Hatta onu da özel bir yanıyla ele alayım:
bu kadarı CHP'yi sol yapmaya yeter mi? Sol olmamak için... Yanıtını hemen vereyim:
yetmez. Hatta bunu tersinden ifade etmek daha doğru olur.
CHP biraz da soldan kaçmak, kendini sol bir doğrultuda dönüştürmemek için bu yolu deniyor. Hareketi, hamlesi doğru olsa da sol açısından yetersizdir. Sol bu hamleyi içerir, kapsar ama bu açılım solu belirlemek için çok yetersiz kalır. Ayrıca şunu da göz önüne almak gerekir.
CHP bu hamlesiyle türbanı (ılımlı) İslam bağlamında mı kavramaktadır yoksa demokratik bir gerçeklik olarak mı? Sanırım bugüne kadar CHPtürban ilişkisine dönük tartışmada en çok ihmal edilen ve henüz yeterince netleştirilmeyen nokta budur ve bence bu soltürban ilişkisinden daha önemlidir. Çünkü gene aynı mantığı sürdürerek söyleyecek olursam
demokratikleşme solu kapsayabilir ama sol her zaman demokratik olmayabiliyor. Sol, modernleşme ve din Nitekim solla klasik Marksist kuram veya onun yozlaşmış bir uygulaması olan Stalinist modeller arasındaki sorunlu ilişkiyi hatırlayarak bu söylediklerimi açmak mümkün.
O anlamda Kemalizm de tıpkı "klasik" sol gibi katı bir modernleşme modeli olarak tanımlanmalıdır. Otoriter bir modernleşme yöntemi olarak her iki yaklaşım da demokrasiyi yeri geldiğinde yok sayabilecektir. Oysa demokratik soldin ilişkisi Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin 1959 yılı Bad Godesberg programıyla çözülmüştür. CHP açılımı, çok net biçimde görülen popülist boyutu bir yana bırakılırsa
, türbanla ifade edilen demokratikleşme zorlamasına daha fazla direnememiştir. Bir "mizansen", bir "makyaj" olsa bile CHP daha fazla direnmenin kendisine hiçbir şey sağlamayacağını görmüştür. Demokratikleşmenin toplumsal planda salt türbanla özdeşleşmesi üzüntü vericidir. Demokratikleşme açılımıysa bu çok daha geniş bir kanavada ele alınmalıydı ve toplumsal ihtiyaç daha geniş bir yelpazeye yayılmalıydı ama ne yapalım ki, bugünkü durum budur ve CHP de bu gerçeği kendisine rağmen görmek zorunda kalmıştır.
Eski CHP'yi anımsamak Şimdi yeniden türbanCHP solu ilişkisine dönelim.
Bu söylediklerimin oluşturduğu çerçeve CHP'nin bugünkü açılımını bir sol hamle haline getirmez. Kimse bu kadarına bakarak CHP'yi ılımlı İslam'ın sol kanadı saymaz. Ama o noktada çok kritik bir olgu var: CHP'nin sol bir parti olmasındaki zaruret.
Belli ki CHP türban açılımıyla toplumda kendisine uzak, küskün duran kesimleri kazanmak istemektedir.
Bugünkü çıkış hepimize 1970'lerdeki Ecevit girişimlerini anımsatıyor ve o bakımdan da olumlu sonuç doğuracakmış gibi görünüyorsa da yanılmamak gerekir. 1970'lerde Ecevit CHP dışında cereyan eden sol hareketten etkilenerek hatta onun önünü kesmek maksadıyla partisini önce sınıfsalekonomik bir tabana ve talep zeminine oturtmuş, sonra bu tür ikincil konularla ilgilenmişti. Oysa CHP şimdi tam tersini yapıyor ve bu açılımı da partinin sol bir politika üretmemesi için bir imkân, bir fırsat olarak görüp kullanıyor. Yani sol olmak için değil olmamak için CHP türbanla simgelenen bir popülizme sığınıyor bir kez daha. Kendi içinde ne kadar doğru olursa olsun, bu kadarla kalırsa, CHP'nin sola karşı günahlarına bir yenisini eklemek olacaktır. Dikkat!
Yayın tarihi: 15 Aralık 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/15//haber,6E04F3C5E3064F28839629CB2B2672C8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.