Anarşizm, aslına bakarsanız, komünizmden daha ilginç bir ütopyadır. Ama ütopyadır işte, gerçekleşmesi asla mümkün olmayan...
Fakat hemen altını çizelim: Çok ciddi bir siyasi ve felsefi görüş olan anarşizmin, 12 Mart döneminde cahil ve kafasız bürokratların uydurdukları tanımla ilgisi yoktur. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anarşizmle uzaktan yakından hiçbir ilgileri yoktu.
Anarşizm, her türlü
"otoriteyi" reddeder.
Nasıl faşizmin tanımı, Mussolini'nin adamı Giovanni Gentile tarafından
"her şey devlet için ve devlet içindedir, hiçbir şey devletin dışında ya da devlete karşı değildir" şeklinde yapıldıysa, anarşizm de bunun tam zıddı olarak devlet fikrine bütünüyle karşıdır.
Anarşizme
"bireyci komünizm" denildiği de olmuştur. Renkleri kızıl ve karadır. Günümüzde de kara bayrak açarlar.
İki yönde gelişti: Birincisi,
"banka soymak, sağa sola bomba atmak ve adam öldürmek" gibi kısır ve aptalca eylemler... (Avusturya İmparatoriçesi Sissi'yi bıçaklayan İtalyan anarşisti Luccheni'yi hatırlayalım... Cenevre'ye öylesine, keyfe keder bir eylem yapmak, ünlülerden birini öldürmüş olmak amacıyla gelmiş, asıl gözüne kestirdiği Fransız aristokratını bulamayınca oralarda gezmekte olan Sissi'yle idare etmiş!)
İkincisi de, iktidarı bir sosyalist partiye falan değil, işçi sendikalarının bizzat kendilerine vermek isteyen İspanyol
"anarko-sendikalist" hareketi...
Anarşizm, General Franco tarafından 1939 yılında öldürüldü. Daha önce, iç savaş boyunca, İspanyol komünistleri de, sözde müttefikleri fakat aslında
"can düşmanları" olarak gördükleri anarşistleri ezmek için ellerinden geleni artlarına koymamışlardı.
İspanyol anarşistleri çok güçlüydüler, fakat içine düştükleri temel açmaz onları çok şaşırtmıştı: Faşizme karşı, hiç sevmedikleri, ortadan kaldırmak istedikleri İspanyol Cumhuriyeti'yle işbirliği yapmak, bir düzene girmek, örneğin orduya asker yazılmak zorundaydılar!
Kafalarında bu çelişkiyi çözemeden tarihe karıştılar. Anarşizm, bitmişti.
Her alanda geriden gelen
Türkiye'de, daha şimdi şimdi tek tük ortaya çıkıyor!
Atina'daki olayları anarşistlerin yarattığı ve büyüttüğü ortaya çıktı ya (seksenli yıllarda, iki evlilik arasına sığdırdığım sevgililerim arasında Yunanlı bir anarşist kız da vardı, Atina'da bunların
"mekânlarına" falan da takılmışlığım oldu, Eksarhia Meydanı'ndaki kahvelere ve barlara bakacaksınız), bizim Ecevit Kılıç da mükemmel gazetecilik yapmış, Türk anarşistlerini bulup konuşturmuş...
Okuyunca onları hem sevdim hem de üzüldüm.
Mutlak eşitlik bir rüyadır, insan toplulukları da yönetimsiz varolamazlar çünkü...
Kimlik taşımamayı, ya da polis sorunca göstermemeyi başkaldırı sanıyorlar, çek ya da kredi kartı kullanmayınca da kapitalizme karşı çıkmış oluyorlar!
Bir çeşit toplum dışı
"hippi" olmaya çalışıyorlar...
Yetmiş milyonluk ülkede bin kişilik minik bir azınlık, siyasi düşünce hayatımızda sevimli bir
"kenar süsü" olarak kalacaklar.
Yayın tarihi: 17 Aralık 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/17//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.