kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Artık tek bavula sığacak şekilde yaşamak istiyorum

16.12.2008
Tuba Ünsal artık hayatını sadeleştirme kararı almış. Tüm kıyafetlerini satmaya hazırlanan Ünsal: Hadi, artık hayatımı değiştiriyorum, Nikaragua'ya gidiyorum desem kapıya kamyon mu getireceğim?..
Tuba Ünsal Los Angelas'ta geçirdiği dört ayı unutamamış. Yaz aylarında tekrar Amerika'ya gitmek isteyen Ünsal, Cosmopolitan dergisinin aralık sayısına artık daha 'sakinleştirmek ve sadeleştirmek' istediği yeni hayatını anlattı...

* Geçen haftalarda Akdeniz Ateşi hastası olduğunuz ortaya çıktı. Nasıl gidiyor tedaviniz?
İyi gidiyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde devam edecek kontrollerim. Bu hastalık maalesef kalıcı. Tedaviler, hastalığın ilerlemesini engellemek için yapılıyor. Çünkü organlara zarar vermeye başlıyor. Benim böbreklerimi etkilemeye başlamıştı. Ben her şeyin tedavisinin beynimde olduğunu düşünürüm...

TUBA ÜNSAL FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

* Alternatif tıbba da inanıyorsunuz demek ki...
Evet. Bilinçaltı üzerine çalışan bir adamla görüşmüştüm. Bana bir teknik gösterdi. İkişer santimlik 300 tane meleğin, pespembe ferahlatıcı bir ışıkla vücudunuza girdiğini hayal ediyorsunuz. O melekler sizi rahatsız eden bölgeyi yavaş yavaş iyileştiriyorlar. Sonra Mikail'in elinin kalbinize doğru yaklaştığını ve bal kıvamında bir enerji verdiğini düşünüyorsunuz. Ve o enerji bütün vücudunuza akıp, sizi iyileştiriyor. Belki size saçma gelebilir ama ben inandım ve işe yaradı!

MODANIN KÖLESİ OLDUK
* Amerikalıların jean ve tişörtle yaşamalarına özenmiş gibisiniz. Bu rahatlığı tercih eder miydiniz gerçekten?
Modanın hayatımızı engelleyip zorunluluk haline gelme durumundan çok sıkıldığımı fark ettim. Evden çıkarken kıyafet yığınının arasında kaybettiğim zamana acımaya başladım. İnsan kendiyle mutlu olduğu zaman onların hiçbirine gerek kalmıyor. Moda bizi birer köle haline getiriyor. Yapmak zorundayız, yapmazsak sürüden dışlanırız. Harvey Nichols indirime girer de nasıl olur da sen de gidip bir şeyler kapmazsın mesela? Bütün bunlardan bıktığım için kıyafetlerimi bir vintage pazarında satmayı düşünüyorum.

* Ne zaman, nasıl, nerede?
Cafe Clementine'de olacak bu vintage pazarı. Bugüne kadar özenerek aldığım her şeyimi satacağım. Çünkü onların kölesi haline geldiğimi gördüm. Artık tek bavula sığacak şekilde yaşamak istiyorum. Düşünsenize, şu an "Hadi hayatımı değiştiriyorum, Nikaragua'ya gidiyorum" desem, kapıya kamyon mu getireceğim?

AVŞAR'I GİYDİREBİLİRİM
* Birini giydirmek isteseniz...
Hülya Avşar'a, hayattaki duruş tarzına bayılırım. Ama ben onu Altın Portakal'da o kadar önemli bir ödülü alırken başka türlü giydirirdim. Hemen yanında çok basit ama çok güzel bir elbiseyle Fransız tarzını ortaya koymuş Jacqueline Bisset oturuyordu ve herkes büyülenmiş gibi ona bakıyordu. Hülya Avşar ondan çok daha büyüleyici bir kadın, o kadar sade giyinmek yerine daha hoş bir tercih yapabilirdi.

* Siz ne giydirirdiniz?
Bir kere özel bir marka giydirirdim. Chloe tercih ederdim. Minik minik dantelli, krem ya da uçuk pembe tonlarında, sırt dekolteli, zarif, parizyen bir elbise giydirirdim.

SERT KÖŞELERİM VAR
* Giyim tarzınızla ilgili erkek arkadaşlarınızın tuhaf tepkileriyle karşılaştınız mı?
Allah için bugüne kadar erkek arkadaşlarım hep stilimi, kıyafetlerimi beğendiler. Hiç bu konuda eleştiri almadım.

* Hiçbir erkek için kendinizi ya da belli yönlerinizi değiştirmeye ya da törpülemeye çalıştığınız oldu mu?
Oldu. Olmadığı zaman zaten o ilişki olmaz. Çünkü her insanın sert köşeleri vardır ve onları törpülemezseniz birbirinize çarpa çarpa zorunlu olarak törpülenirsiniz, ki bu çok daha hırpalayıcı olabilir. Ben bunu daha yumuşak geçişler halinde yapmaya çalışıyorum.

* Sizin hangi konularda sert köşeleriniz var?
Ben özgürlüğüme fazlaca düşkünüm. Hayatımın kısıtlanmasına pek gelemiyorum. Hesap vermek istemiyorum. Çok küçük yaşta İstanbul'a geldim ve kendimi bu zor camianın içinde var ettim. Hatalarımdan da, yaptıklarımdan da kendim sorumlu oldum. Hayatıma yeni girmiş bir insanın kendinde beni kısıtlama hakkını bulmasından sıkıntı duyabiliyorum. Evet, erkek arkadaşım için köşelerimi yumuşatabilirim ama özgürlüğümle ilgili konularda da asla ödün vermem.
Haberin fotoğrafları