Kıbrıs, görüntüde yaratıldığı gibi çözüme çok mu yakın?
İkisi de sol gelenekten gelen Türk kesimi lideri
Mehmet Ali Talat ile Rum kesimi lideri
Dimitris Hristofyas çözüm formülü konusunda benzer görüşte mi?
Ankara'da dinlediğimiz KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'tan edindiğiniz izlenim, sorulara olumlu yanıt vermemizi olası kılmıyor.
Hatta Hristofyas uluslararası kamuoyuna Talat ile
"anlaşıyormuş" görüntüsü veriyor olsa da gelinen noktanın hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor.
Sürecin önceki Rum lider
Papadopulos döneminden geriye düştüğü sonucunu dahi çıkarabiliriz.
Bu sonuca varmamızın nedeni Talat'ın Ankara'da TEPAV'daki konuşması ve Ada'ya döndükten sonra yaptığı açıklama...
Talat, çözüm istediğini söyleyen Hristofyas'ın, Moskova'ya gidip Rusya Devlet Başkanı
Dimitri Medvedev ile çözüme engel getiren siyasi deklarasyon imzalamış olmasına tepkili...
Oysa Rum kesimi bu oyunu geçmişte de sergiledi.
Çözümün tarafı gibi gözüküp, sorunu çözümsüzlüğe sürüklemeyi başardı.
Karşılığı da Rum kesimine yönelik bir yaptırımla sonuçlanmadı, aksine ödüllendirildi.
Tehlikeli tarih: Aralık 2009 Bu durumda Ada'da kalıcı mutabakat nasıl sağlanacak; bir üçüncü yol bulunabilecek mi?
Herkesin tribüne oynayıp bir sonraki sürece bir adım önde girmek için yarıştığı zeminde çözüm de, üçüncü yolun bulunması da zor.
Çünkü her iki tarafın hedefinde Aralık 2009 var.
Bu tarihte AB,
Türkiye'nin Kıbrıs'a yönelik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine bakılacak.
Eğer bu tarihe kadar Gümrük Birliği Ek Protokolü'nden kaynaklanan yükümlülüğü çerçevesinde limanlarını Kıbrıs bandıralı gemilere açmaz, ilişkilerini de normalleştirmez ise AB İlerleme Raporu'nda
Türkiye'nin üyeliğine ilişkin süreci yeniden gözden geçirecek.
Zaten Fransa 5, Rumlar da 8 başlıkta engel koyduğu için tıkanıp kalan AB müzakere süreci tamamen bitecek.
Her ne kadar AB'nin böyle bir yöne gitmesi olası görülmüyor olsa da bu gelişmenin
Türkiye'nin yoluna taş dökeceği de kesin.
NATO kozu Ancak, buna karşılık
Türkiye'nin eli de boş değil;
NATO kozu var...
Çünkü gelecek yıl 60'ıncı yılını kutlayacak
NATO "genişleme ve stratejik vizyon" konularında önemli açılımlar yapıp kararlar almayı amaçlıyor.
Kıbrıs'ın
NATO üyeliği ile
Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin Ada'daki garantörlüğünün
NATO'ya devri bu kapsamda tartışılıyor.
Eğer Rum kesimi
Türkiye'nin AB üyelik sürecini tıkar ve Ada'da da çözüm yolunda adım atmazsa Ankara'nın da karşılığında Kıbrıs'ın
NATO üyeliğini veto etmesi kaçınılmaz.
Belki de Moskova bunu gördüğü için Rumları cesaretlendiriyor; ancak başta AB ülkeleri olmak üzere
Türkiye'nin müttefiklerinin de bunu görmesi gerekiyor.
Prof. Dr.
Mümtaz Soysal'ın da dün vurguladığı gibi Rum kesimi üzerinde uluslararası camianın
"Bu kez de oyunbozan olursan KKTC'yi tanıyacağım" diyerek baskı kurması gerekiyor.
Hatta bu yönde adım da atması lazım.
Prof. Soysal, en iyi çözümün de bu formülle bulanacağını belirtip ekledi:
"Ada'da iki devlet oluşmalı ve birbirlerini hemen tanımalı; karşılıklı saldırmazlık ve meteoroloji, hava trafiği gibi alanlarda da işbirliği anlaşmaları imzalanmalı. Bu çözümün dünyaya kabul ettirilmesi daha kolay..." Sanırız Kıbrıs'ta süreç Prof. Soysal'ın yıllardır savunduğu bu formüle doğru süratle yol alıyor.
Yayın tarihi: 23 Kasım 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/23//haber,D70EF42F5AA9409183D2C02C5217B69E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.