kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Buşra ve Eylül (sağda) Gökkuşağı okulunun öğrencileri. Fotoğraflar: Uğur CAN

Asıl büyük engel toplumun zihninde

Esra Tüzün - Barış Erdoğan
15.11.2008
Türkiye'de bir buçuk milyon zihinsel engelli bulunuyor. Çoğu evlerinde hapis. Zaten dışarı çıksalar da hayata karışamıyorlar..
Türkiye'de bir buçuk milyon zihinsel engelli var. Diğer bir ifadeyle günde 76 çocuk, saatte üç çocuk zihinsel engelli olarak dünyaya geliyor ya da bebeklik döneminde geçirdiği özellikle ateşli hastalıklar nedeniyle zihinsel engelli oluyor. Zengin, fakir, eğitimli, eğitimsiz fark etmeden her yüz aileden ikisinin zihinsel engelli çocuğu var. Büyük bir çoğunluğu kapıların ardında, gözlerden ırak yaşıyor. Kimi aileler bir utanç kaynağı olarak gördükleri bu çocukları adeta gizliyor, eve hapsediyor. Türkiye'de plansız şehirler, engellileri düşünmeden inşa edilmiş özel ve kamu kurumları aynı zamanda bir kısmı bedensel engelli de olan bu çocukların evden dışarı çıkmasına, toplum hayatına karışmasına, eğitim almasına engel oluyor. Türkiye'de bulunan 1771 rehabilitasyon merkezi ise bu çocukların eğitilmesi için yeterli değil. Rehabilitasyon ve eğitimleri için en az on bin kalifiye eleman açığı var ve bu açık mevcut şartlarda en az yirmi yılda kapatılabilecek gibi görünüyor. Bilinen birçok faktöre karşılık halen zihinsel engelliliğinin yüzde 35'inde neden bilinmemekte. Yaklaşık yüzde 5'inin nedeni genetik yapıyla ilgili, yani aileden kalıtsal. Geri kalanında ise doğuştan metobolizik bozukluklar rol oynuyor... Bu çocuklar oturmayı, kalkmayı, emeklemeyi ve yürümeyi diğer çocuklara göre daha geç öğreniyor, daha geç konuşmaya başlıyor. Bellekleri zayıf, öğrendiklerini çabuk unutuyorlar. Bu çocuklar için hasta kelimesini kullanmaktansa, 'tesadüfen bazı engellerle doğmuş bizim gibi insanlar' demek daha doğru olacak. Toplum olarak görevimiz bu çocuklara mevcut kapasitelerini en iyi şekilde kullanmalarını öğretmek ve onları topluma yeniden kazandırmak olmalı. Onlara aileleri bu dünyadan göç ettikten sonra da güven içinde yaşayabilecekleri bir hayat ve mekanlar yaratmalı. Onlar kapalı kapıların ardından çıkmak istiyorlar. SABAH, tüm boyutlarıyla zihinsel engelli çocukların, ailelerinin sorunlarını masaya yatırıyor.

Balerindi, hap içti felç oldu
Pamira Erdoğan yedi yaşına kadar sağlıklı bir çocuktu. Bale ve folklor yapıyordu. Bir gün ayağı burkuldu, doktor kas gevşetici verdi. Şu anda bile kullanılan bir kas gevşetici, çeyrek doz, dört gün boyunca kullanılınca Pamira'yı felç etti. Hastanelik oldu, ailesi düzelir derken beyin hasarı olduğunu öğrendiler. Anne Yasemen Erdoğan, "O günden sonra herkesi uyarıyoruz. Pamira'yı götürmediğimiz doktor kalmadı, İsviçre'de tedaviye götürdük, hep elimiz boş döndük. Öğrendik ki Avrupa'da bu ilacın çocuklara kullanımı yasakmış, ama hala Türkiye'de kullanılıyor" diyor. Pamira Erdoğan yedi yaşında, bir yaşındaki zekası ile hayata devam etmek zorunda kaldı. Şu anda ikinci sınıf öğrencisi... Ailesi bu ilaca karşı dava açmayı düşünmüş, ama sonraki yedi yıl Pamira'nın tedavisi için o kadar çaba sarf edip yorulmuşlar ki buna güçleri kalmamış...

Boncuk yuttu beyin hasarıyla şimdi spastik..
Eylül Aydoğan. Türkiye'de zihinsel engelli çocuklarla normal çocukların birlikte eğitim gördüğü tek okul olan Gökkuşağı İlkokulu 2A sınıfı öğrencilerinden. Doğduğunda her şey normaldi. Tam yürümeye çalıştığı ayları geliyordu, bir gece içinde spastik oldu. Diğer bir deyişle beyninin zedelenmesi sonucu şimdi kasları kasılıyor, hareket bozukluğu çekiyor ve bu da zeka seviyesini etkiliyor. Eylül bir gece uykusunda kolunda takılı olan nazar boncuklu bileziğinin boncuğunu yutuyor. İşte o birkaç dakika içinde olan oluyor. Nefes alamıyor, boncuğu annesi çıkartıyor ama nefes alamadığı birkaç dakika beynine oksijen gitmesini engellediği için spastik oluyor. Şimdi yaşıtlarından biraz geri ama arkadaşları ile uyum içinde eğitim görmeye çalışıyor. Annesi Hayriye Aydoğan herkesi uyarıyor: "Benim çocuğumun başına gelmez demeyin, bu hastalık insanları bir anda etkiliyor, 'sonra geçer diyorsunuz' ama ciddi bir emek istiyor."

Havale geçirdi teşhis gecikti
Yunus Emre dört yaşında. Henüz yürüyemiyor, tuvaletini söyleyemiyor, anne babasını tanıyamıyor. Yedi aylıkken bir gece ateşi çıktı, havale geçirdi ve beyni hasar gördü. Havale Türkiye'de binlerce çocuğun beyin hasarı yaşamasına yol açıyor. Dört yaşında altı aylık bir bebek gibi kaldı. Beyin hasarı teşhisi ancak iki buçuk yaşında konulduğu için tedavisi gecikti. Ama Yunus Emre artık rehabilitasyona başladı. Yürüyemeden yüzmeyi öğrendi. Müzik eşliğinde havuzda hareketlerinde gelişme oldu, bu yıl sonunda tuvaletini söylemesi, anne-baba demesi ve acıktığında ne yemek istediği söylemesi bekleniyor.
Haberin fotoğrafları