UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Ya öyle değil de böyle ise...
İnsanlar elbette hayalleriyle, umutlarıyla, hayatlarıyla, geçimleriyle, sevgileriyle ilgili "hayal kırıklığı" yaşayınca, kırılırlar hakikaten.
Ama "bilgi, inanç, güven, bildiğini zannettiklerin, emin olduğunu sandıkların" bir gün "başka türlü bir şey" olarak tecelli veya tescil edilirse, ne olur?
Niteliğine göre, bir sıkılma, bir utanç, bir özeleştiri, yanılgıyı kabul ile birçok kabulün, önkabulün, önyargının sarsılması mümkün olur mu?
Şimdi deniyor ki, bir "Gizli tanık", ifadesinde, "Danıştay saldırısı"nın "Ergenekon'un ulusalcı sanıkları" tarafından düzenlendiğini ayrıntısıyla anlatmış.
Başka iddialarla, Cumhuriyet'e de atılan bombalarla örtüştüğü üzre, bu "doğru" ise...
Ne olacak?
Mesela, tabii tek tek ne düşünmüştünüz bilmiyorum ama, o gün yoğunlaşan, şiddetlenen bazı fikirleriniz değişebilir mi?
Milyonlarca insan, saldırının "en azından kağıt üstünde" kendileri gibi düşünen, duruma göre kendilerini "cumhuriyetçi, Atatürkçü, ulusalcı, bağımsızlıkçı, irtica düşmanı" gibi nitelemelerle "arz eden" birilerince organize edilmiş olması "ihtimali" veya "hakikati" karşısında "artık" ne düşünecek?
Elbette önem ve değer verdiği kavramlardan vazgeçmesi gerekmiyor ama o günkü "bilgi, yargı ve öfke"si üstüne şimdi ne diyecek?
"Sıradan vatandaş" ın sığınacağı bir "sıradanlık" var diyelim...
O gün oraya hasta Ecevit'i sürükleyip belki de ölümünü hızlandıranların bir vicdan azabı olacak mı?
Bu olay üstüne büyük yorumlar yapan, kitleleri harekete geçiren sivil siyasetçilerin bir özeleştirisi olabilecek mi? O gün orada "askeri" siyaset yapan kimi komutanların, bu arada geçen gün Fenerbahçe tribününde "akçalı sanık" bir işadamının yanında golleri alkışlayan eski genelkurmay Başkanı'nın diyeceği başka bir şey olacak mı?
Muhtıra yazarları bir özür istidası hazırlayacak mı?
Manşetlerinden, köşelerinden, ekranlardan belli bir varsayıma göre kan damlatanlar yüzbinlerce okurdan, izleyiciden özür dileyecek mi?
Önyargı ile yargı oluşturan yüksek yargı insanları; akademik şüphecilikten, ampirik kanıttan dahi nasipsiz "bilim adamları ve kadınları" kürsülerde özeleştiri yapabilecek mi?
Önü mönü bırakın; fazla kurcalamadan yargı kararı oluşturabilenlerin vicdanında bir sızı, meslek hayatında bir acı olacak mı?
Orada, törende bakan hırpalayanlar, küfür kıyamet gidenler bir "haksızlık" hissinin rahatsızlığını duyacak mı?
Hayatımızın hayal kırıklıkları bu olaydan ibaret değil elbette!
Tersi bir durumda da, bu kez öteki yanda, başka tarafta, asla kendi yargılarından utanç duymayacakların olduğundan şüphemiz var mı ki!
Başka bir sürü durumda, en tepeden en masum sıradanlıklara sığınanlara kadar, birçoğumuzun, herhangi bir utancı olabiliyor mu?
Tarihin başka türlü de okunabileceği, yok saydıklarımızın var olması, var saydıklarımızın başka biçimde tezahürü veya yokluğu, bize belli bir mahcubiyetle ama yeni bir iştahla yepyeni bir ufuk mu açıyor, yoksa suçlu bir telaşla hakikati beynimizin, vicdanımızın çukurlarına, aceleyle açılmış ve unutmaya ayrılmış mezarlarına mı gömüyoruz? Bir bakın işte!
Yayın tarihi: 13 Kasım 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/13//talu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.