Hepimizi zaman zaman çileden çıkartan ve
"Bu kadar da olmaz ki" dedirten toplumsal ve siyasal çarpıklıklar karşısındaki hayal kırıklıklarımızın bir nedeni de galiba,
"insan" lardan insan üstü davranışlar beklememizdir.
Bu beklentilerimizden bazılarının kaynağında
"yemin"ler vardır.
Örneğin seçilip TBMM üyesi olanlar Anayasa'nın 81'inci maddesindeki "Milletvekili yemini"ni edip görevlerine başlarlar:
Hatırlayalım bu yemini:
- Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim. Bir milletvekili
"vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü"nü hedef alan bir eylemli kalkışmanın sözcüsü ya da militanı olarak kamuoyu önüne çıktığında, doğal olarak hayal kırıklığı yaşarız.
Örneğin bu durumu son dönemde bazı Güneydoğu illerinden seçilmiş milletvekillerinde görmüyor muyuz?
Bölücü terörü siyasetin bir aracı biçiminde değerlendiren bu kişiler, yemin etseler bile başları ağrımayanlar fasilesinden olsalar gerek.
Aslında yeminleri galiba fazla abartmak da doğru değil.
Hipokrat Yemini Mesela doktorları da eleştirirken hep
"Hipokrat Yemini"ne atıfta bulunuruz.
Londra'daki St. George Üniversitesi'nde ve Imperial College'de
"Tıp Etiği" uzmanı olan Dr. Daniel Scott, BBC'nin internet sitesinde bu
"Hipokrat Yemini"ni irdelemişti.
MÖ 460-377 arasında yaşamış olan (Doğum yeri İstanköy) Egeli Hipokrat, kendi adıyla anılan yeminine şöyle başlar:
- Hekim Apollon Aesculapions, Hygia, Panacea ve bütün Tanrı ve Tanrıçalar adına. Ant içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim. Üzerlerine yemin edilen bu isimlerin başındaki Hekim Tanrı Apollon, Koronis adındaki bir dünyalı kadına aşık oluyor. Bu kadını sürekli gözlemesi için de bir beyaz kargayı görevlendiriyor.
Bu karga Koronis'in bir başka erkeğe aşık olduğunu duyurunca, Apollo o kadar öfkeleniyor ki, beyaz karga siyah oluyor.
Apollon'un ihanete uğramasına sinirlenen onun kız kardeşi tanrıça da, gidip Koronis'i okla vuruyor. Ölüm döşeğindeki Koronis, başucundaki Apollo'ya ondan hamile olduğunu duyuruyor.
Hekim Tanrı Apollo Koronis'i kurtaramıyor ama bebeği (Asklepsiyus) kurtarıyor.
Hipokrat Yemini'nde isimleri geçen sağlık tanrıçası Hygia ve tedavi tanrıçası Panacea, bu Asklepsiyus'un kızlarıymış. Hipokrat'ın da bunların soyundan geldiği söylenirmiş.
2500 yıla yakındır doktorların da hastaların da unutmadıkları
"Hipokrat Yemini" nin kaynağında görüldüğü gibi, insan zaaflarına sahip insan üstü tanrıların öykülerinden oluşan
"Mitoloji" var yani.
Yemin'i okumaya kaldığımız yerden devam edelim:
- Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim. Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil yardım için kullanacağım. Benden ağı (zehir) isteyene onu vermeyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim. Bunun gibi bir gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım.
Hangisi daha kolay O dönemde tiranlar doktorları, düşmanlarını zehirleyerek öldüren kiralık katiller olarak kullandıkları için Hipokrat
"Tedavimi kötülük için değil yardım için kullanacağım" demiş.
Kadınların çocuk düşürmesi için o dönem İyonya'sında bir yün parçası rahme yerleştirilirmiş ve bu da genellikle enfeksiyonlara sebep olurmuş. Herhalde Hipokrat bu nedenle
"Gebe kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim" demiş yemininde.
Hipokrat Yemini'nin bir temel emri son bölümde şöyle ifade edilmiş:
- Gerek sanatımın icrası sırasında, gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım. (Vegrorum arcana visa, audita intellecta nemo eliminet.)
Ne dersiniz?
- Yeminleri etmek mi yoksa tutmak mı daha kolaydır?
Yayın tarihi: 27 Ekim 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/27//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.