Bence TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ,
"kriz tellâllığı" yapmak istememiş, sadece, iş camiasında mevcut olan endişeleri dile getirmişti.
Özetle şöyle konuştu:
"Yapısal reformlar tamamlansaydı, İMF ile yeni bir anlaşma imzalansaydı ve AB uyum sürecine hız kazandırılmış olsaydı, krize karşı kendimizi daha güçlü hissederdik. Dış talep ve yurtdışındaki ülkelerde yaşayan insanların geliri düşeceğinden ihracatımız ve turizm olumsuz etkilenecek. 140 milyar dolarlık borcu olan özel sektör, tasarruf açığını kapatabilmek için yeni krediler bulmakta zorlanacak, Türkiye daha az büyüyecek. Nitekim ağustos ayında, imalat sanayisinde % 5.7'lik bir daralma ortaya çıktı." Tayyip Erdoğan'ın tepkisini de anlıyoruz aslında. Çünkü, bir ülkenin istikrarı, halkın hükûmete güven duymasına bağlıdır. Telâş ve paniğe sebep olacak açıklamalar, ekonomiyi mutlaka olumsuz etkiler. O bakımdan, iş camiası bindiği dalı kesmek istemiyorsa, daha dikkatli konuşmak mecburiyetinde.
"Kriz gelecek, Türkiye bundan çok etkilenecek" sözleri, ekonomik çöküşü hızlandırır. Tayyip Erdoğan, demeci veren Arzuhan Yalçındağ olduğu için, zaten ona
"peşin hüküm" ve
"ard niyet" atfetmektedir. Belki Arzuhan Yalçındağ'ın eleştiri ve endişe dolu bir dil kullanmasında, Başbakan'ın Tayyip Erdoğan olmasının da bir rolü vardır.
Görüldüğü gibi, ekonomik gündemi psikolojik faktörler de etkileyebiliyor. Öyleyse sinirlerimizi sağlam tutalım; ön yargılarımızı bırakalım;
lütfen halkın kimyasını bozmayalım.
Yayın tarihi: 15 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/15//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.