Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nin 2009-2010 dönemi geçici üyeliği için 5 yıldır yürüttüğü seferberliğin sonuna geliniyor. Seçime iki gün kala Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile kurmayları New York'ta geceligündüzlü kulis yürütüyorlar. Batı Avrupa grubunda
Türkiye'nin yanı sıra İzlanda ve Avusturya da aday. Bu 3 ülkeden 2'si seçilecek.
Türkiye için hesap basit: BM'nin 192 üyesinin üçte ikisinin, yani 128 ülkenin oyunu almak gerekiyor. İslam Konferansı Örgütü üyeleri tam destek sözü verdiler. Afrika ülkeleri "Arkanızdayız" taahhüdünde bulundular. Pasifik, Karayip, Orta Asya ülkeleri ile bazı AB, Latin Amerika, Orta Amerika ülkeleri de "Oyumuz size" dediler.
Ayrıca Suriye-İsrail görüşmelerinde arabuluculuk yapması, Irak, İran, Lübnan sorunlarında üstlendiği aktif rol ve Kafkaslar'daki hamlesi,
Türkiye'yi küresel diplomasinin önemli duraklarından biri konumuna getirdi.
Destek vaatleri ve Ankara'nın hamlelerine yağdırılan övgüler sandığa yansırsa, Türkiye'nin 128 oydan çok fazlasıyla seçilmesi gerekir. Dünyada yeni düzen Ancak sonuç ne olursa olsun, iki yıllık Güvenlik Konseyi üyeliği
Türkiye'nin diplomatik çıtasının yerleştirilebileceği en yüksek nokta olmamalı. Daha büyük düşünülmeli, vizyon daha da genişletilmeli.
Çünkü dünya sahnesinde kartlar yeniden karılıyor, roller yeniden dağıtılıyor: Mali krizin yalnızca ekonomik sonuçları olmayacak; siyasal ve jeostratejik düzen ya da dengeler de köklü değişikliğe uğrayacak. Bir başka deyişle, bu krizden yeni bir dünya doğacak. Bu yeni dünyanın ayak sesleri duyulmaya başladı bile:
Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrück, "ABD dünya finans sistemindeki süper güç statüsünü kaybedecek" diyor, Fransa
Ekonomi Bakanı Christine Lagarde "Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını" söylüyor, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz ise "Amerikan egemenliğinin sonuna tanık oluyoruz" diye konuşuyor.
Yeni düzen ve yeni çağ, dünyada yeni kurumlar gerektirecek. İngiltere Başbakanı Gordon Brown "Yeni Bretton Woods düzeni" istiyor, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy "Dünya ekonomisi ve siyasetinde reform" öneriyor.
Sarkozy'nin "G" planı Önemli bir nokta: Borsalarıdaki paniğe son vermek için AB'li 15'ler ile ABD'nin ortak eylem planına Japonya'dan İsviçre'ye kadar birçok ülkenin katılmasıyla sadece "Küresel yatışma" sağlanmadı, ayrıca yeni dönemin uluslararası yapılanması arayışlarının ilki de başarıyla test edilmiş oldu.
Yeni küresel örgüt, herhalde G-8'in revizyonuyla oluşturulacak. Biliyorsunuz; G-8 halen ABD, Japonya, Kanada, İngiltere, Fransa,
Almanya, İtalya ve Rusya'dan meydana geliyor.
"Dünya ekonomisinde ve siyasetinde reform" girişimlerinde de başa oynayacağı anlaşılan Sarkozy, yeni "G"nin küreselleşmenin ve kriz sonrası dönemin dengelerini yansıtması, o nedenle üye sayısının 14'e çıkarılması gerektiğini savunuyor. Buna göre hemen "Yükselen güçler" Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika ve Güney Afrika'nın davet edilmesi gerekiyor.
Buraya kadar diyeceğimiz yok. Ancak
Sarkozy 14'üncü üye olarak hangi ülkeyi düşünüyor dersiniz? Mısır'ı, evet Mısır'ı! Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Sarkozy'nin önerisini iletmek için geçen hafta sonunda Kahire'ye gitti. Peki ya
Türkiye? Soran da yok, yanıtlayan da.
Dünya ekonomileri listesinde
Türkiye 657 milyar dolar milli gelirle 17'nci sırada yer alıyor, Mısır ise 128 milyar dolarla 52'nci sırada.
En büyük 20 ekonomi arasındaki Türkiye'nin bu arayışları izlemekle yetineceğini sanmıyoruz ama yeni düzenin çatısı örtülmeden harekete geçmeli. Zira "Gbilmem kaçlı" bu yeni oluşum bir tür "Küresel hükümet" olacak...
Yayın tarihi: 15 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/15//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.