İLİŞKİLİ HABERLER
Bu sergide kendinizle karşılaşacaksınız!
Bu sergide kendinizle karşılaşacaksınız!
MELİS D. ÇALAPKULU
10.10.2008
Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu, üç buçuk yıl boyunca ünlü-ünsüz 150 kişiye sorduğu soruları bir video yerleştirme sergisi olarak sunuyor. Tekelioğlu, Milli Reasürans Sanat Galerisi'nin açılış sergisi olan çalışmasını izlemeye bu çalışmada yer alan herkesi davet ediyor.....
SABAH Cumartesi ekinin en ilgi çeken sayfalarından, 'Her Şeye Rağmen İkimiz' röportajlarını yapan arkadaşımız, gazeteci Tuluhan Tekelioğlu. Tuluhan her perşembe, yani baskı günü yazısına noktayı koyduğu an büyük bir heyecanla telefona sarılır ve "Melisciğim, röportajı yolladım.
İnanabiliyor musun, bu adam karısına hâlâ deli gibi âşık..." diye anlatmaya başlar... Röportajlarına ve bugüne kadar televizyonda yaptığı işlere duyduğu bu tutkuyu, bu kez bir sergi için duyuyor Tuluhan. Onun üç buçuk yıl önce televizyon programı için sokakta insanlara sormaya başladığı sorular birikmiş ve Bülent Erkmen düzenlemesiyle Milli Reasürans Sanat Galerisi'nin bu yılki açılış sergisi olmuş. 15 Ekim'de açılacak bu video yerleştirme sergisiyle ilgili, her hafta röportajlarının editörlüğünü yaptığım arkadaşımla röportaj yapmak hem tuhaf hem de eğlenceliydi.
'Ayaküstü Cevaplar' sergisine girer girmez sizi önce kakafonik sesler ve ardından altı tane plazma ekran karşılıyor. Her bir ekranın tepesinde bir soru yer alıyor. İlk olarak 'Hiç âşık oldunuz mu?' sorusunun ekranının önüne geçer geçmez, cevaplar sizi içine çekiyor.
Ünlü isimlerin verdiği cevaplardan çok bir balıkçının ya da ev kadınının verdiği yanıtları çok daha ilgi çekici bulabilirsiniz. Burada izleyici, sosyoekonomik durumuna göre insanların aşka ve hayata bakışının nasıl değişebildiğine de şahit oluyor. Ve Tuluhan tüm bunları görebilmek için o cevapları veren 150 kişi dahil herkesi sergisinin açılışına davet ediyor...
BU SERGİ HAYATIN TA KENDİSİ
- Nasıl başladın bu çalışmaya?
- Aslında kafamda böyle bir sergi fikri yoktu. 2004-2005 yıllarında yaptığım televizyon programımı daha renkli hale getirebilmek için insanlara sorular sormaya başladım. Ama bu sorular o kadar zamana yayıldı ve insanlar çeşitlendi ki, televizyonda yaptığım bu işin çöp olup gitmesini istemedim. Bu serginin, bu konuşan insanların ruhu bulaşıcı. İstedim ki herkese bulaşsın. İnsanlar burada kendilerinden insanları görecekler. Balıkçıyı, oyuncuyu, emekliyi, esnafı, tüccarı, mühendisi, mimarı, ev kadınını... Sosyal çeşitliliği var yani.
- Sorularına cevap veren kaç kişi var?
- 150 kişi. Ve bu 150 insanın hayata, hayallerine dair anlattıklarını görecek sergiyi gezenler. Bazen verilen cevapların kendi yaşadıklarıyla benzediğini de görüp şaşıracaklar.
- Soruları nasıl seçtin?
- Bir kere insanları korkutmamak gerekiyordu. Cevaplara hiçbir müdahale yapmadım. Az insan "Konuşmayacağım," dedi. Onları küstürmemek, korkutmamak için basit sorular olsun istedim. Ama tabii sergiden çıkaracakları anlamı aslında sosyologlara ve ziyaretçilere bırakıyorum. Ama burada beş dakika içinde hayata dair farkına varabileceğiniz birçok şey var.
- Evet, herkes kendine göre ilginç bir şeyler bulabilir ama senin en çok neler dikkatini çekti bu cevaplar arasında?
- Mesela insanlar en son kimden hediye aldıklarını hemen hatırlıyor ama en son kime hediye verdiklerini hatırlamıyorlar. Âşık olma konusunda kadınlar erkeklerden çok daha açıklar. Bir ev kadını: "Çocuğuma âşığım, doğaya âşığım ama kocama âşık olup olmadığımı soruyorsanız, hayır," diyebiliyor büyük bir cüretkârlıkla. Bir de çoğu insanın, kamerayı bir yakınma ve dertlenme aracı olarak kullandığını gördüm. Adı 'Ayaküstü Cevaplar' bunun, çünkü gelip sana zınk diye bir şeyler soruyorlar ve düşünme fırsatın olmadan cevap veriyorsun. Geçenlerde Kadir Topbaş'la konuşuyoruz bir ortamda, bana politikacıların en korktuğu şeyin ayaküstü yakalanmak olduğunu söyledi. Çünkü akıllarına gelen ilk cevabı veriyor insanlar bu şekilde. Yani kendilerini ele vermiş oluyorlar.
- Kimin samimi olup kimin olmadığını, kimin mutlu kimin mutsuz olduğunu da görüyorsun az çok. Umutsuz, hayalsiz olanları da...
- Aslında şunu gördüm: Gelişmekte olan bir ülke olduğumuz bu sergide apaçık ortaya çıkıyor. Hayallerimiz yok denecek kadar sınırlı. Çok standart şeyler istiyoruz hayatımızla ilgili, çünkü o standardı yakalayamamışız. Bir ev, otomobil, tatil gibi şeyler...
EVLİLİKTE AŞK SÜRMÜYOR
- Sosyoekonomik durumla ilgili olarak aşka bakışın faklılaştığını da görüyoruz biraz... Bir de evlilikle aşkı bağdaştırmıyor genelde insanlar...
- Ben de bağdaştırmıyorum. Aşka inanıyorum, aile olmaya inanıyorum ama evliliğe inanmıyorum. Evlilikte bu şansı yakalayabilen çiftler çok az bu dünyada. Bir süre sonra evlilikle mutluluk yan yana olamıyor!
- Mesela Semra Hanım, "Âşık olmadım, sevdim. Dünyada âşık olunacak güzellikte insana rastlamadım," diyor.
- Evet. Bir hüzün de var aslında bu sergide. Bu sergide Bülent Erkmen'le çalıştım. O, zor beğenen bir grafiker. Pek çok galeri istedi bu sergiyi. Ama Bülent Erkmen karşı çıktı. "Bekleyelim, bu sergi yerini bulacaktır," dedi. Bekledim, demlendi. Serginin montajı epey zaman aldı. Ve aradan üç buçuk sene geçti. Ve bu süreçte Semra Hanım reyting rekorları kıran, haber bültenlerini sollayan biriyken, kaydı gitti, şu an adından bahsetmiyoruz.
İLİŞKİLİ HABERLER
Bu sergide kendinizle karşılaşacaksınız!
Yayın tarihi: 12 Ekim 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/12/pz/haber,E9B23BA254C9405AB4A17C9F18FB0EE9.html
Tüm hakları saklıdır.