Uçağımız önce Rusya Federasyonu'nun tatil cenneti Soçi'ye iniyor... Gideceğimiz yer ise 100 kilometre kadar doğuda...
Sözünü ettiğimiz yer bir zamanlar
"Sovyetler Birliği'nin Rivyerası" olarak anılan coğrafya. Toplam 240 kilometre deniz sahiline sahip olan ve neredeyse her 10 kilometresinde bir etnik dilin konuşulduğu, Karadeniz'deki yeni sorunun adresi, dünyanın ikinci Kuzey Kıbrıs'ı Abhazya'dayız...
Veya diğer bir anlatımla, 15 yıldır bir günü gerilimsiz, kavgasız geçmeyen çatışmanın yeni coğrafyasındayız...
Oysa çok değil, 1990 öncesinde eski Sovyet ünlüleri, Abhazya'da dinlenir,
"sanatoryum" denilen alanlarda bedenlerini tazelerdi...
Abhazya zenginliğin, tazelenmenin, mutluluğun, dostluk ve buna dayalı iyi beslenmenin adresiydi...
Bizim de bu topraklara ilk ayak basmamızın üzerinden 20 yıla yakın zaman geçmiş.
Bir zamanlar kaldığımız taşra oteli niteliğindeki Sohum'un tek konaklama merkezi, güzel anılar bıraktığımız Ritsa Oteli yenilenmiş; beş yıldızlılara taş çıkarır görünüme kavuşmuş.
Okaliptüs ağaçları ile donatılmış caddeden yürüyerek parlamentoya doğru yol alıyoruz. Soçi'den Sohum'a kadar karşılaştığımız yıkık, dökük görüntü şehrin içinde de hakim...
Binalar bomba izlerini bedenlerinden silememiş.
Daha ilerisi kent barut kokusunu üzerinden atamamış.
Zafer Meydanı'na vardığımızda, parlamento binasının görüntüsü de gözlemimizi teyit ediyor. Her yanı delik deşik ve bomba lekeleri içinde, kapısız penceresiz karşımızda duruyor.
30-50 yaş grubu silinmiş Önündeki Zafer Meydanı'nda toplanmış binlerce insan ise bu görüntüsünden çok uzak... Ellerinde yeşil beyaz çizgili bayrakları neşe içinde sallıyorlar.
Aralarında ise birçoğunun babası veya eşi durumunda olması gereken 30-50 yaş grubu insan yok.
Sanki hepsi silinmiş, savaş alıp götürmüş.
Abhazya bağımsızlığının 15'inci yılını kutluyor.
Yalnızlığın hüznü Meydanda dolaştığımızda görüyoruz ki bağımsızlığı tek başına kutlayan Abhazlar değil.
Kabarday, Bakar, Adige, Swan, Ermeni, Lak, Ahıska, Şıpşıgh, Ubıh, Besloney, Karaçay, Kumçuk, Çeçen, Nogay, Oset, Başkurd, Tatar, Migrel, Mesket de kutlamalara coşkuyla katılmış.
Hatta coğrafyanın bu cephesinde yaşayan Gürcüler...
Bölgeyi iyi bilen Abhazya'ya birlikte geldiğimiz Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı
Cihan Candemir'e bunun nedenini sorduğumda verdiği yanıt birçok şeyi anlatmaya yetiyor:
"Gürcistan büyük bir şansı kaçırdı. Bu kadar etnik yapıdan biri hiç değilse yanında olurdu. Biri dahi yanında değilse nedenini kendisi düşünmeli..." Dönüş zor Zafer Meydanı'nı dolduran insanlarla konuştuğumuzda hepsi ağız birliği etmişçesine aynı kelimeyi tekrar ediyor:
"Bağımsızlıktan geri dönüş yok..." Candemir'in de söylediği gibi Gürcistan bu kadar çok etnik yapıyı karşısına nasıl alabildi? Aslında soru bu noktada da bitmiyor.
Türkçenin bu kadar çok konuşulduğu, en fazla Abhaz diasporasının yaşadığı
Türkiye hakkında hiç kimse bir tek kelime etmek istemiyor. Sanki diller kilitlenmiş gibi herkes bir anda susup yutkunuyor.
Meydanda toplananlardan bir iki kişi yüz ifadesinden anladığımız kadarıyla, olumsuz söz söylemek istediğinde yanındaki sesini yükseltip susturuyor.
Üzerimizde Rus savaş uçakları gösteri geçişi yapıyor önümüzden ise meydanı dolduran egzoz gazlarıyla Rus malı tanklar geçiş yapıyor.
Abhazya'nın bağımsızlığını kazanmasının 15'inci yıl kutlamaları bayramın birinci günü bu görüntüler arasında gerçekleşiyor.
Yayın tarihi: 1 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/01//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.