Maçı seyretmiş olanlar spor sayfalarımızda hiç boşuna aramasınlar, sözünü ettiğim adam Dinamo Kiev'de oynamıyor.
Kendisi bir iktisatçıydı.
Ünlü 1929 krizinden beş yıl kadar önce,
"kapitalizmin aşağı yukarı 50-60 yıllık dönemlerde krize girdiğini ve yakında gene gireceğini" görmüş olan adamdır. Daha sonra Stalin tarafından öldürüldü. Bunda herhalde,
"Amerika da komünist olacak" diyenler kadar dıngıl olmamasının payı vardı. Çünkü Stalin
"kapitalizmin bittiğini" duymak istiyordu. Çünkü Lenin öyle demişti.
Yıllar sonra anlaşıldı ki, aşağı yukarı aynı sıralarda Hollandalı iktisatçılar Van Gelderen ve De Wolff da aynı bulguya ulaşmışlar ama bundan kimsenin haberi olmamış...
Bu dönemlere iktisatta
"Kondratiev cycles" denir. Yazının başlığını
"cyclique" kelimesinin Türkçe okunuşuyla atmayı düşündüm ama, adımız çıkmış, bayram günü milletin aklına pis pis şeyler gelmesin diye vazgeçtim...
Evet, Kondratiev'e göre kapitalizm, aşağı yukarı altmış yıllık gelişme ve şişme dönemleri yaşıyor, bunların hemen arkasından bir kriz patlıyor, bir süre çöküş yaşanıyor ama sonra gene toparlanıyor.
Şimdi de böyle olmakta. Hesap azıcık şaştı, bu sefer seksen yıla dayandı.
Köpük alınacak, batan batacak çıkan çıkacak ve kapitalizm sürecektir. Lehmann'ın iflası, finans-kapitalin iflası anlamına gelmez.
Dikkat ederseniz, Dow Jones endeksi geçen gün alt tarafı yüzde 7 oranında düştü. 1929'da yüzde 17 oranında düşmüştü.
Çünkü, ondan önceki beş yıl boyunca beş misli şişmişti... Bu düşüş, 1932'ye kadar yüzde 90 oranına yaklaştı.
New York Borsası'nın toplam değer kaybı, Amerikan devlet bütçesinin on misline ulaştı!
Bu sefer öyle bir durum yok.
İktisatçılar, bir başka ve daha yeni krizin, 1987'de gözlenen borsa düşüşünün yüzde 22 olduğunu, yani bugünkü olayın
"daha hafif" geçtiğini hatırlatıyorlar...
Yani ortada, 1929 krizi değil, alt tarafı
"onu andıran" bir durum var.
Dolayısıyla,
"Amerika batıyor, komünizme geçiyor, maçı Karl Marx kazandı" diye sevindirik olmaya da gerek yok.
Hele bundan yola çıkarak
"aman ne iyi, bizde de bu suretle AKP iktidarı çöker" gibi umutlar yeşertmek pek akıllıca değildir.
Yani,
"Hilton medyası" gene kendini kandırır.
Bu gruptan, sosyalist görünüp de kerameti kendilerinden menkul bir
"halk kapitalizmi" isteyen bazı gazeteci arkadaşlara da gene bir anekdot anlatayım:
Başkan Kennedy'nin babası Joseph Kennedy, 1929 krizinden kendini en usturuplu sıyıran adamdır (daha sonra ABD'nin Londra büyükelçisi oldu, ileride başkan olacak oğlu o tarihte henüz ilkokul öğrencisi)...
"Nasıl başardınız?" diye sormuşlar.
"1929 yazıydı, krizden birkaç ay önce..." demiş,
"Wall Street'de ayakkabılarımı boyatıyordum... Boyacı çocuk, bana borsada hangi kâğıtları alması, hangilerinden çıkması gerektiğini sordu!.. Baktım ki bu işin suyu çıkmış ve de sonu kötü gelecek, hemen bütün hisselerimi sattım, bütün paramı gayrimenkule yatırdım." Onlar da Hilton Oteli'nin yakınlarında arsa alsınlar, belki hükümet değişirse yerine gelecek olan
"solcular" imar izni verirler, solcu olduklarından, onlar da köşeyi dönerler! Zülfü Livaneli'yi yapamadılar ama Kemal Kılıçdaroğlu'nu İstanbul'a belediye reisi yapabilirlerse, tamamdır! (Mustafa Sarıgül'le iş bitmiyor, daha yüksekten bağlamak şart.)
Buna da herhalde
"köşe yazarı kapitalizmi" denir. Sosyalizm gibi bir şey canım.
Yayın tarihi: 1 Ekim 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/01//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.