Komşu adalarda lezzet turu
Sakız ve Midilli Adaları'ndaki lokantalarda bizimkilere benzeyen pek çok yemek ve meze var, ama kalite zayıf. Sadece ortamları rahat ve Türk kahvesini de çok iyi pi.iriyorlar..
Otobüsümüz İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan Çeşme'ye doğru yola çıkar çıkmaz, küçük kadehler içinde buz gibi soğutulmuş, koyuca süt kıvamında zarif aromalı bir meşrubat ikram edildi. Ege kültürü uzmanı sevgili meslektaşım Nedim Atilla, 10 puanlık bilgi sorusunu sordu: "Bilin bakalım, bu içtiğiniz ne?" Açıkçası, "Sübye!.." yanıtını içimizden bir ya da iki kişi tahmin edebildi. Musevilerin İzmir yeme içme kültürüne getirdikleri önemli bir katkıydı bu. Kavun çekirdeğinden yapılan bu meşrubatı Nedim Atilla'nın dostları, Musevi hanımlar, bizim için evlerinde özel olarak hazırlamışlardı.
Geçen hafta, Mutfak Dostları Derneği ile Sakız ve Midilli'ye yaptığımız yolculuğun yeme içme yönünü ayrı bir yazıda anlatmayı vaat etmiştim. Yolculuğumuz, günümüzde pek yapılmayan işte bu bir kadeh sübye ile başladı. Çeşme'den Sakız'a feribotumuzun öğle saatinde hareket etmesi, yemek planlarımızda değişiklik yapmayı gerektirmiş, eski Çeşme yolu üzerinde, Uzunkuyu'da, emekli öğretmen Salih Soybaş'ın işlettiği Hanedan adlı kahvaltı salonu ve restoranda bizim için nefis bir kuşluk yemeği düzenlenmişti. Urla pazarında 'çiporta' adıyla satılan karışık otlarla yapılmış börekler ve harika çiğbörekler, ardından da nefis Uzunkuyu kavunu, Sakız'da yiyeceğimiz akşam yemeğine kadar midemizi tok tutacak mükemmel bir altlık oluşturdu.
UZOLARINI KENDİLERİ ÜRETİYOR
Sakız'da ilk akşam yemeğimizi ise tarihi bir mekânda, Hotzas'ta yedik.
'Hoca'nın Yeri' olarak çevirebileceğimiz bu mekan, 1882'de açılmış ve ilk sahibi bir medrese hocasıymış. Sakız'ın kent merkezinde, tepede, ağaçlıklı bahçesi olan bir tür kır meyhanesi burası... İçeride irice bir de imbik var, kendi uzosunu kendisi üretiyor. Yunanistan'da anlaşılan içki üretimi pek denetlenmiyor. Nitekim daha sonra Midilli'de de tadı tuvalet ispirtosundan hallice, kaçak 'çipuro' rakısı satan, sattığının en az yarısını kendisinin tükettiği yüzünden belli bir işportacıyla da karşılaştık.
Hotzas, bugün ailenin dördüncü kuşağı tarafından işletiliyor. Ünü çok yayılmış. Biz Türk usulü yemeğe saat 20.00 sularında gittiğimizde bahçe boştu... Ama 22.00'ye gelindiğinde bütün masalar tıklım tıklım dolmuştu.
Aslında gerek Sakız'da, gerekse Midilli'de gittiğimiz lokantalarda sofraya gelen yemekler hemen hemen birbirinin aynıydı. Tek önemli fark, lezzetlerinde ve ortamın özgünlüğündeydi. Önce ortaya büyük çanaklar içinde Yunan usulü, domates ve salatalıkların doğrandığı çoban salatası geliyor; üzerinde de kocaman bir parça beyazpeynir. Mevsimi olmasına rağmen sıradan, sert kabuklu, lezzetsiz sera domatesleri, kalın, çekirdekleri çıtlatılacak kadar irileşmiş salatalıklar kullanılıyor.
Üzerine limon veya sirke gezdirilmiyor, sadece zeytinyağıyla servis ediliyor.
İki çeşit fava var buralarda.
Birincisi bildiğimiz bakla favası, ama aşırı zeytinyağına bulanmış geliyor; ikincisi ise yabani bezelye favası.
Bakla favasından daha lezzetli yapılan bu meze bizde yok. Mevsimine göre ot salataları da getiriliyor; bize her yerde sirken otu salatası servis edildi.
Bombay fasulyesiyle yapılmış pilaki de yaygın. Bazen üzerine kaya koruğu da koyuyorlar. Domatesli, ebegümecili ya da sadece kabaklı mücverler de sofralardan eksik olmuyor.
Sardalye balığı, Midilli'nin en yaygın balık çeşidi. Sebebi de adanın ortasındaki adeta kapalı bir gölü andıran Kalonya körfezi bu balıkların üreme alanıymış. Ancak körfezin dışına çıktıklarında avlanmalarına izin veriliyormuş. Ahtapot ise son zamanlarda bizde de yapıldığı gibi, vantuzları üzerinde pişiriliyor. Ancak gerek ahtapot, gerekse kalamar bizim Ege lokantalarımızda daha yumuşak hazırlanıyor. 'İmam' dedikleri imambayıldı, karidesli pilav, 'gözleme' dedikleri bizim puf böreklerimiz de standart yemekleri. Yemeğin üzerine çay, kahve servisi yapılmıyor. Bunun için bir kahveye gitmek gerekiyor.
Ama Türk kahvesini çok iyi pişiriyorlar ve sıradan otellerde bile kahvaltı salonunun bir köşesinde elektrikle ısıtılan kum mangalları ve cezveler bulunuyor. İster kendiniz pişiriyorsunuz, isterseniz bir görevli pişirip getiriyor.
TAVERNADA MÜZİK GEREKMİYOR
Ertesi gün öğle yemeğini Ortaçağ'dan kalma bir Ceneviz köyü olan Mesta'nın meydanındaki tarihi Desponia tavernasında yedik.
Buralarda tavernanın anlamı bizden farklı. İçkili lokantalara taverna deniyor; müzikli olması gerekmiyor.
Akşamüstü Emporios Köyü'nde simsiyah volkanik çakıllardan oluşan plajın yanındaki Porto Emporios adlı barda soluklandık. Dekoru dünyanın belli başlı dergilerine kapak olmuş bu salaş kafebar çok hoştu.
* * *
* Hanedan Kahvaltı & Restaurant Uzunkuyu Mevkii-Urla Tel: (0232) 762 60 68
* Taverna Hotzas Şehir Merkezi-Sakız Tel: (+30) 22710 42787
* Taverna Kafeterya Desponia Mesta Meydanı-Sakız Tel: (+30) 22710 15361
* Porto Emporios Geleneksel Taverna-Bar Emporios-Sakız Tel: (+30) 22710 70025
* Taverna Demos Kale Altı, Midilli Tel: (+30) 22510 42630
* Taverna Limani Kale Altı, Molyvos, Midilli Tel: (+30) 22510 71467
* CafNero Uzeri Hermes Kornaroy Cad. No: 2, Midilli Merkez Tel: (+30) 22510 26232
* Kalderimi Restaurant Ouzerie Thassou Cad. No 2 Midilli Merkez Tel: (+30) 22510 46 577
* Bay Nihat Sahilyolu No: 21, Cunda, Ayvalık Tel: (0266) 327 10 63
Yayın tarihi: 28 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/28/pz/haber,2E9625B769064C548A268D7B16D5AF8C.html
Tüm hakları saklıdır.