Cuma günleri benim en yoğun çalışma ve dolayısıyla erteleme saatlerini yaşadığım gün! Hem gazeteye yazı vermem lazım hem de senaryonun yetişmesi gerek. Tam da bu yüzden cuma günleri, normalde aklıma gelmeyecek tüm ufak tefek aktivitelere, sosyalleşmelere, hatta ev işlerine müthiş bir iştah duyuyorum! Ekrandaki yanıp sönen ışık bana bakarken, yıllardır aramadığım bir arkadaşımı arıyorum mesela. Sonra gayrımenkul piyasası aniden beni cezbediyor, emlak ilanlarıyla ilgileniyorum. Ardından kalkıp portakallı irmik tatlısı yapasım geliyor.
Çalışma günleri ve teslim tarihleri yaklaştıkça, dünyadaki her şey ilgimi çekmeye başlıyor kısacası! Kendi işim hariç!
ÜMİTSİZLİĞİN GETİRDİĞİ DEHA
Bazı uzmanlar, özellikle sanat dallarıyla uğraşan insanlar için bir miktar 'son dakikacılığın', bir 'panik enerjisi' hatta 'ümitsizliğin getirdiği bir deha' yarattığı görüşünde. Bir yerde katılıyorum! Çoğu zaman senaryoları birkaç hafta öncesinden bitirsem, son iki gün yazdıklarım kadar iyi olmayacak gibi gelir bana. Daha da ilginci, araştırmalara göre 'erteleme alışkanlığının' lisans öğrencilerinden çok, yüksek lisans öğrencilerinde görülmesi. Yani başarılı öğrenciler daha çok erteliyor! Ancak, herhangi bir ev hanımının bile sözgelimi 'dağ gibi ütüye' başlamadan önce Türk kahvesi, telefon sohbeti,
televizyon gibi bahanelerle vakit geçirmesi, bunun her meslek ve statüden insan için geçerli olduğunu anlatıyor.
Ancak 'erteleme' alışkanlığı sanıldığından daha ciddi bir konu! Dergi editörlüğü yaparken, 20 gün boyunca röportaj randevusu almayıp, her şeyi son üç güne bırakıp, sonra da gerginlikten şehir dışına kaçan bir arkadaşım vardı. Bu yüzden psikoloğa gitti ve 'davranış bozukluğu' yaşadığını öğrendi. 'Erteleme', psikologların tanımına göre, iş yaparken yaşanan stres ve yorgunluğun getirdiği negatif duygulardan kaçmanın sonucu...
Dünya, insanların teslim tarihlerini kaçırmasından dolayı, her gün milyonlarca dolar kaybediyor. Bırakın parayı pulu, iş ertelemek birçok insanda stres, zamanla da depresyona yol açabiliyor. Erteleyiciler, işlerini, hatta söz verip vaktinde yapmadıkları şeylerden dolayı güven vermedikleri için, arkadaşlık ve aşk ilişkilerini kaybedebiliyorlar.
Daha çok büyük şirketlerle çalışıp verimliliği artırmayla ilgilenen Amerikalı psikolog Linda Sapadin,
Ertelemenin Altı Şekli ve Bunlarla Savaşma Yolları diye bir kitap yazmış. Şöyle ki:
Mükemmelliyetçiler: Her şey kusursuz olsun diye gerçekdışı hedefler koyarlar ve kendi yarattıkları bu stresle baş edemeyip ertelerler!
Hayalperestler: "Her şey nasıl olsa iyi olacak," gibi iyimser bir bakış açısıyla son dakikaya kadar harekete geçmezler.
Krizciler: Yumurta kapıya gelmeden, kriz yaşanmadan, olay çıkmadan çalışmaya başlayamazlar.
Endişeliler: Her tür felaket senaryosu ve başarısızlık ihtimalini o kadar çok düşünürler ki, bu korku iş yapma yetilerini engeller.
İsyankârlar: Yapacakları işi en baştan sevmezler ve zamanında yerine getirmeyerek ya da hiç çalışmayarak, hayatlarının kontrolünü tekrar kazandıklarını düşünürler.
'Hayır' diyemeyenler: Aslında yapamayacakları halde, reddedemedikleri için, altından kalkamayacaklarını bildikleri iş yükünün altına girerler.
Ertelemekle başı derde giren insanların, 'zaman kullanımı' eğitimi görmesinin, hiçbir işe yaramadığı ortaya çıkmış. Benim gibi, sizin gibi tüm 'erteleyenler' aslında zamanlarını nasıl kullanmaları gerektiğini biliyor, ama sadece o şekilde çalışmak istemiyorlarmış. Yukarıdaki gruplardan hangisine girdiğinizi öğrenip, ona göre bir çare bulmak lazımmış. Mesela mükemmelliyetçilerin kendilerine "İşin kusursuz olmasına gerek yok, bu imkânsız, zamanında bitmesi daha önemli," diye telkin etmesi gerekiyormuş. Araştırmacılar işleri ertelemek için uğraşılan ilgisiz aktiviteler 'faydalı ve verimli' gibi görünüyorsa, ertelemenin insanlarda daha az stres yarattığını gösteriyor. Bu arada işleri son dakikaya bıraktığı için kendini affedenlerin, daha az stres yaşayanların, zamanla 'erteleme'ye daha ender başvurduğu da ortaya çıkmış. Yani hazır bayram...
'Akraba ziyareti', 'yaşlıların gönlünü alma' gibi faydalı bahanelerle, yapılacakları erteleyin erteleyebildiğiniz kadar...
Stres yaşamadığınız için, belki bayram sonrası işlere zamanında başlayan biri haline gelirsiniz.
Yayın tarihi: 28 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/28/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.