kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
BENİM SEVDAM BU! Topbaş sorulara cevap verirken ağzından çıkan bütün rakamları ezbere söylüyor. "Nasıl aklınızda tutuyorsunuz bu kadar rakamı?" dediğimde de şöyle diyor: "Benim işim bu, sevdam bu, dersim bu!"

Biz belediyeyiz, içki içmeyen vatandaşa da mekân lazım!

ŞİRİN SEVER
27.09.2008
Belediyeye ait tesislerde içki yasağı "Bu görüntü dünya kenti İstanbul'a yakışıyor mu" sorusunu akla getirdi. Topbaş: "Kiraya verdiğimiz yerlerde yasak yok. Ama kendi işletmelerimizde içki içmeyeni de sosyalleştiriyoruz"..
Bu yağmurlu günlerden çok önceydi; güneşli bir günde buluştuk Başkan Topbaş'la. Bizi belediyenin Florya'daki tesislerine davet etti.
Belli ki Florya sahilinde başardıklarını görmemizi istedi! Kendi adıma söylüyorum: İyi ki gördüm o sahil dönüşümünü...
Muazzamdı görüntü, Florya sahili başka bir şeye dönüşmüştü.
Golf arabasına atladık, Başkan kullandı. Uzun uzun dolaştırdı, dört bir köşeyi gösterdi. Yemyeşil park alanları, sahilde Cannes'daymışsınız duygusu yaratan upuzun bir kumsal, soyunma kabinleri, güneşlenenler, koşanlar. 'Allahım neredeyim?' diyorsunuz ister istemez.
Arabadaki sohbetimizi iltifatlar, sevgi gösterileri, "Başkanım nasılsınız?" sesleri kesti sık sık.
Herkese aynı cevabı verdi, gülerek: "İstanbul gibiyim!" 'Ne güzel laf bu' dedim içimden; İstanbul gibiyim...
O sırada Faik-Safiye ikilisine rastladık parkta; "Başkanım çatımız akıyor ama izin vermiyorlar yaptırmamıza," dediler, anında işlerini hallettiler! Geçtik tesisin kafesine uzun uzun konuştuk sonra...
Hemen uyarayım; bu röportajın sebebi eskiye oranla iyi şeylerin de olması İstanbul'da. Okullar açıldığında nispeten azalıyor trafik kaosu, yağmur yağdığında eskisi gibi sık sel haberleri almıyoruz artık, metrobüs yolculuğu çoğunluğu memnun ediyor, metro ağı her gün biraz daha genişliyor.
İstanbul'u neler bekliyor, Başkan Topbaş anlattı...

- Belediyenin elindeki köşklerde içki yasağı en çok tartışılan konuların başında geliyor. Herkesin sorduğu soruyu sorayım ben de; dünya kenti denilen İstanbul'a yakışıyor mu bu görüntü?
- Bir kere yasadan gelen bir sorumluluk var. 'Kamu kuruluşları kendi hizmet alanı içerisinde bu tip şeyleri yapamaz' deniyor. Dersiniz ki yasal düzenleme yapılsın. O ayrı bir şey. Ama bir kentin huzurlu ve güvenli hale gelmesinin yolu o kentte yaşayan insanların yaşam alanlarını paylaşmasına bağlı. Burası (Florya belediye tesislerini kastederek) mesela bir kafeterya, burada alkol yok, çünkü dışarıda yemek yeme alışkanlığı olmayana da, kucağında çocuğuyla gelene de hitap eden bir yer. Ama belediye kendi mekânlarının bazılarını kiraya verdi, verirken de 'buralarda alkol satamazsınız' şartı koymadı. Galata köprüsünün altı mesela... Şu anda çoğu içkili lokanta. Ama burayı kendimiz işlettiğimiz için alkol yok.

- Belediye neden içki veremez?
- Bir, yasadan gelen bir sorumluluk var. İki, alkol sattığımız takdirde halkın bazı kesimleri gelmeyecek. Buraları sadece belirli kesimlerin değil, herkesin kullandığı alan haline getirmek gerekiyor.

- Son günlerde Moda'da içki eylemi yapıldığını göz önünde bulundurursak; bu durum size yerel seçimlerde oy kaybettirir mi, kazandırır mı sizce?
- Bu hesapları yaparlarsa ben üzülürüm, böyle bir hesap yapılmaz.
Bu kente ne katmış bu başkan, ne katmamış ona bakılmalı. Moda'daki vapur iskelesi, bir kere iskele! Yasa 'garlarda, istasyonlarda içki satışı olmaz' diyor. Burası bir vapur iskelesi, her tip insanın gelip gittiği bir yer. Burada daha önce lokanta vardı, kiracısı bırakmış; belediye de restore etti. Sanat galerisi yapacaktık vazgeçtik, gelen simitini yesin, çayını içsin istedik. Halkın bazı katmanı her tip insanla yan yana gelmek istemeyebilir, içkili ortamda bulunmak istemeyebilir, buralar da öyle mekânlar. Biz belediyeyiz, bu tür insanların da buralara gelmesini sağlamalıyız. Belediye olarak sosyalleşmeyi sağlıyoruz.

ANONSLAR DİNLENİNCE SORUN YOK
- İstanbul için en kâbus gün okulların açıldığı ilk gün oluyordu genellikle. Bu yıl da herkes kaos beklentisiyle uyandı ama korkulan olmadı sanıyorum. Sebep metrobüs müydü, uyarılar mıydı?
- Çok keyif aldım ve gurur duydum ben. Yöneticiler halkla diyalog kurabiliyorsa, halk yöneticilerine güveniyorsa o kentte mutluluk artar. Bunu zaman zaman İstanbul'da denedik biz, olağanüstü hallerde mesela kar yağdığı zaman anonslar yaptık, kentli de buna dikkat etti, sıkıntı yaşanmadı.
2004'teki kaos, 2006'da aynı ölçekte kar yağmasına rağmen yaşanmadı.
Su konusunda çağrı yaptım bir yönetici olarak, insanlar tasarruf yaptı, yapıyorlar. Yine aynı şekilde, üç yıldan beri eğitim yılı başlangıcında anons yapıyoruz, insanlar araçlarını kullanmıyor, dikkat ediyorlar, trafikte rahatlık oluyor. Buna halk katılmasa başarılı olmazdık; araç kullanmadılar, otobüse bindiler, mecbur olmadıkça dışarı çıkmadılar...

- Bir dünya kentinde, medeni bir şehirde 'trafikte kaos olmasın' diye dışarıya çıkmamak da biraz garip bir durum değil mi?
- Hayır, Avrupa'nın birçok ülkesinde, ders başı yapıldığı hafta trafik yoğunluğu yaşanır. Yalnız İstanbul'a has bir şey değil bu.
Eğer Anadolu'da herhangi bir kasabadaysanız olmaz bu! Bütün metropollerde tedbirler alınır, medeni bir şehirde de insanlar anonslara, uyarılara dikkat eder.

- Belediye başkanı olarak en zor günleriniz hangisidir, okulların açıldığı ilk gün mü, kar yağdığı zaman mı, sel olduğunda mı? Hangisidir en korktuğunuz şey?
- Bütün samimiyetimle söylüyorum ki; iki yılın verdiği tecrübeyle artık okullar açılacağı zaman hiç endişem olmuyor. Kar yağdığında da olmuyor çünkü bütün hazırlıklarımızı yapmış oluyoruz.
En büyük endişem; deprem olmadığı halde çöken binalar! Başkan olarak böyle kötü bir haberle uyanmayı istemiyorum açıkçası.