UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Her bebek kendi göbeğinden...
Bir hastanede 76 bebek...
Bir başkasında bir gecede 13 bebek. "Normal"i bir hastanede bir ayda 15, 16 bebekmiş!
"Normal" denen, memleketin "bebekleri"ni hastanelerde dahi yaşatamamasına dair bir şey.
Mezrada değil.
Ücrada değil.
Ankara ve İzmir'in "Eğitim ve Araştırma" hastanelerinden bahsediyoruz.
Bebeklerden en cılızları, en zayıfları, en dirençsizleri doğar doğmaz "ilk eğitim"i alıyorlar:
Doğarken ölmek de normal!
"Araştırma" yapanlar herhalde şuna dikkat ediyordur:
Bu kadar çok prematüre bebek doğumu normal mi?
Hastanede mikropla, enfeksiyonla düşen, ilk nefesi son nefesiyle buluşuveren parmak bebekler, bu bir satırlık ömre hangi kadersiz kaderler tarafından sürükleniyor?
Birtakım başka "tıbbi, genetik, etik" sorunlar dışında...
Hangi babaların ne kadarcık gelirleri ne kadarcık bebekleri besleyemeyebiliyor ana karnında?
Bu kadar çok anne, ister başbakanlık genelgeleri çerçevesinde "bir, iki, üç daha fazla çocuk" uğrunda enkaza döndürsünler bedenlerini, ister daha ilk bebeciği hemen oracıkta teslim etsinler, neden besleyemiyor kendi bedenini, bedeninde milim milim büyümeye yatan bebeğini?
Ankara'da tek bir hastanedeki "kitlesel bebek ölümleri"nden sonra hazırlanan kimi raporlar da bunlara dikkat çekmişti.
Doğu'nun, Güneydoğu'nun, Karadeniz'in, İç Anadolu'nun çok köşesinde "normal"di zaten.
Ama işte "büyük kentler"in küçücük bebekleri... Sıra sıra ölüme doğuyorlardı.
Daha az beslenen daha çok anneden daha güçsüz daha çok ölü bebek.
"Hastane enfeksiyonu"na yakalanmaları için (genellikle) önce daracık gelirli bir aile, kötü beslenmiş ve doktor gözetiminden uzak kalmış bir anne, zayıf veya erken doğumla "yoğun bakım"a yığılmış bebekler gerekiyor.
Sonra; raporların ölümlerin ardından gösterdiği gibi, aşırı yüklenmiş, personeli eksik, eğitim sorunlu, temizlikten dertli, anormalleri normal saymaya hazır bir hastane.
İzmir'deki hastanede "yeni servis"te 45 bebekten 30'u prematüre imiş.
Ankara'da "yenidoğan yoğun bakımı"ndaki 500 bebeğin o günlerdeki toplam doğuma oranı yüzde 27.4 idi.
Bunların içinde yüzde 13'ü de 1500 gram altındaki parmak bebeklerdi.
Hem hastanenin kapasite üstü hasta almak zorunda kaldığı, hem sağlık personelinin kapasite üstü çalışmak zorunda kaldığı, hem de dikkat ve sağlık kapasitesinin epey düşük olduğu belirlendi.
"Sosyal devlet", en büyük iki kentte de böyle bir şey işte!
Sanmayın ki, umutla, heyecanla, sabırla veya sabırsızlıkla beklenen, en minik halinde dahi uzun bir hayatı olsun istenen bebeğin
"hiçbir maddi karşılığı" olamaz!
"Mahkeme", üç yıl önce Edirne Tıp'ta ölen bebeklerden kiminin ailesine tazminat ödenmesine hükmetmişti:
Maddi 8 bin 295 YTL. Anneye manevi 10 bin YTL. Babaya manevi 10 bin YTL. Öyle işte!
Birkaç günlük ömürlerinden ailelerine minik bir miras dahi bırakmıştı, adını, göbek adını, soyadını da alıp bir mikroba binerek tüy gibi uçuverenler.
Yayın tarihi: 23 Eylül 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/23//haber,343A1E7CA548462FB759C43E0EE9B539.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.