kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Ölçü, ilke, tavır...

Misal 1: Başbakan'ın sert ve "imtiyaz tanımaz" üslubu:
Sertlik, hatta kabalık bir yana; "İmtiyaz tanımazlık" ve "Güç odaklarına tavır" meselesi ilke ise:
a) Medyada (ve iş dünyasında) "yandaş, yakın" diye suçlanan ve neredeyse kendisinin de öyle telaffuz ettiklerine "imtiyaz" yaratmaya, imtiyazlı ilişki kurulmasına, kendisine imtiyaz tanıyan türde gazetecilik yapılmasına da içten tavır alır. "Muhalifleri lütfen hoş görürmüş" gibi "imtiyazlı, üstün" havalara uçmaz, kendi içinden geçene karşı bile tavır alır.
b) Başka sektörlerdeki imtiyazlı gruplara, imtiyazlı sınıflara, imtiyazlı cemiyet ve cemaatlere de tavır alır.
c) "Güç odaklarına tavır" da en önemli ölçü, bir gün aran bozulunca iş ve medya odaklarıyla ağız kavgası, tehdit veya sıkıştırma değil (başkaları da yaptı); esas "askeri muhtıra" karşısında tavır alabilmektir. İlke ise, önce bu tavrı alır. 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta da ama en sıcak, en yakın, 27 Nisan'da.

Misal 2: Hasan Cemal'in Başbakan'a açık mektubu:
En derli toplu yazılmış ve inandırıcılığa en yakın "Doğan Grubu tavrı" olduğu için.
"İmtiyaz tanımazlık" ve "Güç odaklarına tavır" meselesi ilke ise:
a) Sadece bu iktidarın "SABAH ve atv'yi satın alan Çalık Grubu'na imtiyaz sağladığı kuşkusu"nu değil, kendisi SABAH'ta yazar olduğu dönemde Çiller iktidarının imtiyaz tanıyıp tanımadığını, karşılığında sansür olup olmadığını da önemsemiş olur. Ecevit koalisyonunun büyük medyaya sağladığı imtiyazlar ile sansür ve manipülasyon takasına da tavır almış olur.
b) Büyük medya gücünün "imtiyazı" sayesinde; siyaset, bürokrasi, iş dünyası, reklamveren, gazeteciler, her sektörden rakipler, okurlar, bayilere her tür baskıda bulunana "açık" tavır alır.
c) Özgür gazetecilikten bahsederken, IPI neyse de, gazeteci kimliğiyle TÜSİAD üyesi olunmasına da tavır alır.
d) Meslekteki kıdemi, ağırlığının (ve maddi rahatlığın da) sağladığı cesaret ve basın özgürlüğüne "sınır ötesi" tutkusuyla, özellikle genç meslektaşlarının ezilmesine, sendikanın yanaştırılmamasına, rasgele işten atmaya, her tür sansür ve otosansür ortamına tavır alır.
e) Bir meslektaşının (ve kendisinin) yazısı sansür edildiğinde, haksız buluyorsa, tavır alır. Bir meslektaşı, herhangi bir iktidar baskısıyla veya yazdığı doğru, haklı, meşru (özgür) yazıların bedeli diye işten atılıyorsa, en azından iki satır tavır alır.
f) Yaşının, kıdeminin, ustalığının, duayenliğinin, imkânlarının, IPI gibi üyeliklerin ilkesiyle herkese örnek tavır alır. Başka iktidarlara (ve buna da) dönem dönem pekala "yandaş" olmuş kendi grubundakilere de, şimdi "yandaş" sayılanlara da.
g) Bir iktidar büyük medya siparişi kanunu geçirecek diye, gazetecilere hapis cezası, küçük ve yerel medyaya öldüren para cezaları koyan kanuna karşı iki yıl susmamış olur. Tek kelime edebilmiş olur. "Bu konuda yazı yazılmayacak" diyenlere posta koymuş, "açık mektup yazmış" olur.

Misal 3: IPI ve IPI Türkiye Komitesi açıklamaları:
Basın özgürlüğü, gazeteciye baskı, basın meslek örgütlerine saygı ilke meselesiyse;
a) Sadece medya iktidar kavgalarının değil, uzlaşmalarının da basın özgürlüğünü, özgür gazetecilik ve haberciliği, eleştiriyi nasıl kısıtladığını görür; gördüğünde "acık ve sert" tavır alır.
b) Yönetim kurulunda "medya patronu" olmasını, üye gazetecilerin kimin yanında çalıştıklarını asla önemsemeden tavır alır.
c) Basın özgürlüğünün sadece iktidar baskısıyla değil, açık veya gizli, zorla yahut gönüllü teslim alan patron, yönetici ortamı ile de aşırı zedelendiğini bilir, tavır alır.
d) Yönetiminde etkili patronların, patron sözcülerinin safında hazır olda durmaz; yazıları, haberleri sansür edilen, özgürlüğüne titizlendiği için, kimi çıkarlarla uyuşmadığı ve susmadığı için kovulanların yanında da tavır alır.
e) "IPI gazetecilere yönelik baskı ve hak ihlallerine karşı ayrımcı yaklaşım sergilemez" derken İngilizce ve Türkçe azıcık utanır; gasp edilen hakkını arayan gazetecilerin nasıl kovulduğunu hatırlar, koca yazarların bordrolarının bile nasıl eksik gösterildiğine şaşar, sigortasız, kadrosuz yıllarca çalıştırmaya, grubun beş gazetesine tek kişiyi tek ücretle koşturtmaya köpürür, "patronların saygı duymadığı meslek örgütü" olan sendikasız hak ve özgürlük sorununu düşünür taşınır ve kaşınır... kendine de tavır alır.

Misal 4: Biz (bugün) SABAH'ta çalışan gazeteciler:
Basın özgürlüğü, sansüre, otosansüre karşı olmak, iktidarın özgür denetimi, her tür baskı, tehdit ve şantajın reddi, zoraki kadar gönüllü teslimiyetin süfliliği, hak, hukuk, doğruluk ve hakikat ihtiyacı, her türlü siyasi, ekonomik, askeri, manevi imtiyaz düzeninden nefret ilke ise;
a) Özellikle köşe yazanlar, eleştiri ve özeleştiriyi esirgemeden, kayırmadan, ayırmadan tavır alır.
b) Gazetecilik dışından gelen sermayenin patron olabildiğini, ama kökten gazeteci olmadığını bilir.
c) Başkasına çuvaldız batırırken, hiç olmazsa iğneyi kendine ayırır.
d) Hem çok seslilik isteyip hem de başka türlü düşüneni, yazanı aşağılamaz.
e) Suçluluk ve masumiyet üstüne hakkaniyetli olur.
f) Büyük medya grubunun ülke üstünde "imtiyazlı" tahakküm tutkusuna tavır alırken, hatta "askeri vesayet"in tahakküm geleneğini hep eleştirirken, genelde tüm sermayenin imtiyazlı hallerine, özel olarak bir kısım sermayeye tanınan imtiyazlara, iktidarın anti demokratik tahakküm kültürüne de tavır alır.
e) Memlekette "imtiyaz, zümre egemenliği" sisteminin "öteki" medya grubundan ibaret olmadığını, "alttakiler"in her yanda milyonlarca insan olduğunu, düşünce ve ifade özgürlüğünün esasta "sesi bastırılmış, kıstırılmış" sivil ve asker herkesin, bu arada kendisinin daimi meselesi olduğunu hep hatırlar!