1. Demokrasiden bahseden bir başbakanın
"baskı, tehdit, zorlama, had bildirme" faciası.
2. Dini buyrukçuluktan çok ürkenlerin militer buyrukçuluğa bayılması veya buna tepki duyanların başka buyrukçuluk ve kuyrukçuluklara kuyruk sallaması.
3. Yolsuzluklara karşı ahlaktan bahsedip duranların
"merhamet yağması" na batması, onları teşhire soyunanların da rant arazilerinde çırılçıplak yakalanması.
4. Genelkurmay'ın medya ayrımcılığını anti demokratik bulanların Başbakan'ın ayrımcılıklarında tek kelime kalem oynatmaması, Başbakan'ın ayrımcılığına köpürenlerin bu tür mevzularda her yerinin oynaması.
5. "Yan masa dinlemeleri"ni ahlaksız bulanların gazeteciliğinin; özel hayat teşhiri, insan zaafları istismarı, telefon kayıtları yayını, özel alandaki mayolu bayan bakan fotolarının sergilenmesi, insanların röntgenlenmesi uzmanlığı; düzmece belgeli andıçla meslektaş karalama ve hedef göstermeye batması.
6. Şantajdan en çok yakınanların şantajcılık yapması.
7. İktidarla kavgalı medyada da, barışık, yanaşık medyada da
"çok özgür ve bağımsız" yazarların,
"editoryal özerk" yöneticilerin gözlerinin, kulaklarının, dillerinin ve ellerinin hep patronda ve (veya) hep iktidarda olması.
8. Kendileri yasaklanınca mazlum ve mağdur olanların kolayca zalimleşebilmesi.
9. Sansüre tavır alanların duruma göre kendi seslerini kısmaktan hiç sıkılmaması.
10. Bir başbakanın kürsülerden
"o öyle demiş, şu böyle dememiş" gibi muhabbete koyulması, medyadaki dostlarının bunu hiç ayıplamaması.
11. Başbakan'ı, ona yakın olanları eleştiren kimilerinin bir dönem Başbakan kendilerini affetsin diye restoran kapılarında saatlerce bekleyip yalvarması.
12. Genelkurmay andıcı ve medya darbesiyle yaralananların otel merdivenlerinin alt basamaklarında o günkü generallere yavşaması.
13. Bir başbakanın
"Şunları okumayın, almayın" tehditlerini
"Hiçbir başbakan bunu yapmamıştı" diye yorumlayanların, bayan başbakanın da onayıyla İstanbul ortasında
"resmen" bir gazete binası yakıldığında, başbakan yalakaları, kundakçılık fularcıları, şalcıları olması.
14. Başbakan'ı haklı bulanların çoğunun
"okuma, inanç, vicdan özgürlükleri" savunması; onun
"Okumayın" çağrısına tepki koyanların çoğunun da bir kısım kızın
"okuma hakkı"nın engellenmesini makul bulması.
15. Basın meslek örgütlerinin Başbakan'a (haklı) tepkilerini yayınlayanların, o örgütler kendilerini eleştirdiğinde zerre yer vermemesi, örgütlerden sendikayı asla tanımaması, sendikalaşmayı düşüneni hemen kovması.
16. "Adalet" adındaki partilerin kendine adalet yontması,
"hürriyet" diyenlerin özgürlükçülüğünün hep kendilerine olması.
17. Memleketin özgürlük düşkünü medyasının, özellikle küçük, sisteme muhalif veya yerel gazete, dergiler, TV'ler kapatıldığında, basıldığında, toplatıldığında, yasaklandığında, şöhretsiz gazeteciler baskı gördüğünde, yazarlar mahkum edilip kitaplar derdest edildiğinde dert etmemesi; rakipleri batırmak için uğraşması, muhbirlik ve iktidarla işbirliği yapması, kulis aşındırması, batan gemileri yağmalaması.
18. "Özgürlükçü" iş dünyasının büyük çoğunluğunun hakiki basın özgürlüğünü asla istememesi, ilan ve reklam manivelasıyla koruma, kollama talebi; en ufak eleştiride gazeteleri, gazetecileri maddi ve manevi tehdit edebilmesi.
19. Başbakan'a yakın gazetecilerin
"özgürlükçü muhalifliği"nin yatsıya kadar olması, Basın Konseyi gibi
"patron şubesi" örgütlerin ise asla utanç taşımaması.
20. "Büyük" gazetecilerin pek çoğunun, yan köşedeki meslektaşları
"iktidar baskısı, başbakan arzusu, general ısrarı, iş dünyası talebi, patron öfkesi" sonucu kovulurken üç maymun olması ve maymunluğu mesleğin ve insanın doğal hali sayması.
21. Başbakan'ın tehdit ve çağrılarına (haklı) tepkiyi
"Nazilerin kitap yakması" fotosu eşliğinde
"Faşizmin ayak sesleri" başlığıyla taçlandıran radikallerin, cezaevlerinde insanlar yakılırken, köyler tutuşurken aynı şiddette tepki vermemesi, haklarını gasp ederek
"gazeteci" kovan namert tekmelerinin
"ayak sesleri"nden hiç sıkılmaması.
22. Başbakan'ın muhtırasında demokrasi adına feryat edenlerin sesinin asker muhtıralarında hiç çıkmaması, tam tersine hazır ola geçivermesi.
"Provokatör medyatör"lükte pişkin olması.
23. Bence;
"27 Nisan muhtırası"na
"Darbeye hayır" gibi
"Demokrasi açısından önemli" bir
"karşı" başlık atan bu gazetenin, Başbakan'ın
"Okumayın muhtırası"nda
"Tehdide de hayır" başlığını atamaması.
24. "Muasır medeniyet yolunda demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyet" gibi lakapları olan memlekette, bunların her an her yandan yalan haline sokulması...
Asıl acısı da; dinin kökünde
"Oku" diye başlayan kitabı;
"tarihin bir kökü"nde
"oku"nacak kitabesi, cumhuriyetin kökünde
"oku" diyen yeni alfabesi varken...
Rant, kudret, tahakküm muharebelerinde, kabağın hep
"okuma"nın başına patlaması.
Kiminin okumaktan men edilmesi, kiminin okunmaması için çağrı yapılması, okunacakların tehdit edilmesi, kimi okuyan ve yazanın hep acı çekmesi, hain ilan edilmesi, düşman sayılması, suçlu ilanı, katledilmesi!
Tümüne karşı, hakiki vicdan okumaları dileği ve inadıyla!
Yayın tarihi: 21 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/21//haber,5CB1813857D7442F93691992BD7CF30A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.