Giriş Saati : 23.09.2008 13:14 Güncelleme : 23.09.2008 22:05
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, üniversitelerin kamusal hizmet yükümlülüklerinden uzaklaştırılarak girişimci üniversite haline geldiğini söyleyerek, Türkiye'deki üniversite sisteminin az gelişmiş bir yapı haline geldiğini söyledi. Kılıç, yükseköğretim sisteminin çıkmazda olduğunu savundu.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, yaptığı basın toplantısında yükseköğretimin, gelişmişliğin en önemli göstergelerinden birisi olduğuna dikkat çekerek, "Konuya yıllardır ülkemizde benimsenen eğitim politikaları açısından bakıldığında, Türkiye'deki üniversite sistemi, azgelişmişliğin bir resmi olarak karşımıza çıkmaktadır" dedi. Üniversitelerin, ekonomik, siyasal ve sosyal nitelikli politika ve bilimsel ve teknolojik alanlarda gerçekleşen bir dizi gelişmeyle birlikte, amaç, yapı ve işlev olarak değişime uğradığını ifade eden Kılıç, üniversitelerin kamusal hizmet içeriğinden uzaklaştığını ve "girişimci üniversite" adıyla piyasa koşullarına uygun hizmet vermeye başladığını savundu.
Üniversitelerin, sermayenin araştırma ve geliştirme ihtiyacını karşılayan kurumlar olarak da yeniden yapılandırıldığını söyleyen Kılıç, "Üniversitelerin ticarileştirilmesi, yeni liberal paradigma bağlamında tanımlanan kalite, performans ve akreditasyon gibi kavramların üniversite stratejik planları üzerinden üniversite sistemine girmesi ile birlikte, piyasacı, sadece küresel sermaye ve onların uzantıları haline gelen büyük sermaye kuruluşlarının, holdinglerin hizmetinde olan, dolayısıyla kamusal hizmet sorumluluğundan ve özgür bilimsel üretimden uzaklaşmış bir üniversite yapısı doğurmaktadır" diye konuştu.
"SİYASAL NEDENLERLE ÜNİVERSİTE AÇILIYOR"
Üniversiteleri taşra ve merkez üniversiteleri olarak ikiye ayrıldığını kaydeden Kılıç, gelişmekte olan üniversitelerinin programları ve yürüttükleri faaliyetlerin kuruluş amaçlarıyla örtüşmediğini, yeterli kadro ve altyapı olanaklarının bulunmadığı yerlerde sadece siyasal nedenlerle üniversitelerin açıldığını belirtti.
Kılıç, 1982 yılından bu yana YÖK'ün antidemokratik, baskıcı, otoriter yapısını sürdürdüğünü kaydederek, bu durumun üniversitelerde özgür düşünceyi ortadan kaldırdığını özgür bilim üretiminin olanaksız hale geldiğini ifade etti. Kılıç, yeni YÖK Başkanı'nın atanmasından sonra başlayan ve yeni üniversite rektörlerinin atanması ile devam eden yeni bir sürece girildiğini kaydetti.
YÖK'ün öğretim elemanı yetiştirme konusunda da başarısız odduğunu söyleyen Kılıç, "Üniversitelerde öğretim elemanı başına haftada yaklaşık 20 saat ders düşmektedir. Bu ders yükü, YÖK Strateji Raporu'nda da ölçüt alınan 8 saat normunun dahi 2,5 katıdır. 8 saatlik norma göre, mevcut öğrenci sayısıyla bile, 2007-2008 öğretim yılında mevcut yaklaşık 100 bin öğretim elemanının 200 bine çıkarılması gerekmektedir.
Öğretim elemanları içinde yaklaşık 39 binini öğretim üyeleri oluşturmakta, geleceğin öğretim üyesi olan araştırma görevlileri sayısı ise 35 bin civarında kalmıştır. Buna göre, sefalet ücretleri ile çalıştırılan araştırma görevlerinin durumu da, aslında ülkemizde geleceğin üniversitesine verilen değeri göstermekte, toplumun büyük kesiminin üniversite dışında kalacağını ya da öğretim üyesi olmayan üniversite binalarındaki kalabalık sınıflarda üniversite eğitimi aldıklarına inandırılmaya çalışılacaklarını göstermektedir" dedi.
"YÜKSEKÖĞRETİME VERİLEN DEĞER BÜTÇEDE"
Yükseköğretimin bütçeden aldığı payın da, hükümet tarafından verilen önemi gözler önüne serdiğini söyleyen Kılıç, "2008 yılı bütçesinde yükseköğretimin payı rakamsal olarak, 7 milyar 318 milyon YTL'dir ve bu rakam, milli gelirin yüzde 1'ine denk gelmektedir. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yükseköğretim bütçesine ayrılan pay yine 1 seviyesinde kalmıştır. Bu oran, ülkemizde yükseköğretime ne kadar önem verildiğinin görülmesi açısından önemlidir" dedi. Türkiye'de son iki yılda toplam 41 üniversite kurulduğuna da dikkat çeken Kılıç, "her ile bir üniversite" mantığı ile çoğu alt yapıdan yoksun olan üniversitelerin çoğunda akademik personel sorunu yaşandığına da işaret etti.
Eğitim Sen olarak üniversite sisteminin bir çıkmaza girdiğine işaret eden Kılıç, üniversitelerin yaşadığı sorunlara yönelik kalıcı çözümler üretilmesi için gerekli adımların bir an önce atılmasını talep ettiklerini kaydetti. Kılıç, eğitimin toplumsal bir hak olduğunu belirterek, "Eğitim hizmetlerinin üretiminde ve sunumunda kamusal bir perspektifle hareket edilmeli, bütün tür ve düzeyleriyle eğitimin piyasalaştırılmasına, bir kar alanı olarak görülmesine, parayla satılmasına son verilmelidir.
Sermayenin ihtiyaçları, bilimsel üretimin belirleyeni olamaz. Yeni liberal zihniyete bir an önce son verilerek, insan, toplum ve doğa için bilim üretimi anlayışına geçilmelidir. Eğitime ve üniversitelere ayrılan kamusal kaynaklar artırılmalıdır. Öğrenim harçları kaldırılmalı, vakıf görünümlü özel üniversitelere kamudan kaynak aktarılmamalıdır" dedi. "BASKI ORTAMI KALDIRILMALI"
Kılıç, üniversite özerkliği ve akademik özgürlüklerin üzerindeki baskıları ortadan kaldırılmak için, özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğini belirterek, öğretim elemanları üzerinde, düşük ücretlerin, iş güvencesine son veren istihdam biçimlerinin, disiplin yönetmeliklerinin, artan iş yükünün ve yabancı dilde yayın yapma zorunluluğunun yarattığı baskılara son verecek düzenlemeler yapılması gerektiğini kaydetti. Kılıç, akademisyen sayısında da artışa gidilmesi gerektiğini ifade ederek, "Kamu okulları ve üniversiteleri arasındaki eşitsizlikler daha nitelikli ve kamusal hizmet üretme hedefi doğrultusunda acilen ortadan kaldırılmalıdır.
Üniversiteler ve yükseköğretimin işleyişi siyasi iktidarların her türlü müdahalesine kapalı olmalıdır. Tüm üniversite çalışanları, ayrım yapılmaksızın Üniversite Personel Yasası kapsamına alınmalıdır. Tüm üniversite hayatı öğretim üyesi, araştırma görevlileri, diğer üniversite çalışanları ve öğrencileri kapsayacak şekilde demokratikleştirilmelidir" diyerek taleplerini iletti.
Kılıç, bilimin özgürleşmesi, kamusal, özerk ve demokratik bir üniversite anlayışının ancak taleplerinin yerine getirilmesi ile olabileceğini söyledi.
"ÜNİVERSİTELER SESSİZ BIRAKILDI"
Basın toplantısında konuşan Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejla Kuru ise söz konusu nedenlerden dolayı üniversitelerin sessizliğe itildiğini söyledi. Kuru, üniversitelerin halkın sesi olma özelliğini kaybettiğine işaret ederek, bu duruma YÖK, 12 Eylül süresi sonrası gelişmelerin getirdiğini söyledi. Üniversitelerin bir çok sorunu seslendirmede yetersiz kaldığını söyleyen Kılıç, söz konusu taleplerin yerine getirilmesi halinde üniversitelerin özgürlükçü bir yapıya kavuşabileceğini bildirdi.