Eskiden İstanbul'a gidip, eş dost ile karşılaştığımızda biz Ankaralılara yöneltilen sorular genelde aynı paralelde gelişirdi...
Siyasi konulara girilir, biraz üst düzey bürokrasi ve askerde nelerin olup bittiği sorulur ve sohbetler bu çerçeve içinde kalırdı.
Üç gündür İstanbul'da karşılaştığımız sorular bu kez bunların ötesindeydi.
Siyasi konulara kimse girmiyor, hatta duymak dahi istemiyordu.
Bırakın Ankara'yı, hemen yanı başında İstanbul Hilton Oteli'nde bir grup eski milletvekili ve işadamının yediği iftarın perde arkasında nelerin planlandığını dahi merak etmiyordu.
Yönelttikleri tek soru vardı:
"Ankara'da ekonomi yönetimi ne yapıyor?" Bize de bir şey olur Sorunun yöneltiliş üslubundan gerisinde yatan nedeni anlamak da zor değildi; hatta açıkça söylemekten de kaçınmıyorlardı.
Ekonomi yönetiminin, ABD'yi kasıp kavuran, dünyayı hakimiyeti altına alan ekonomik krizden
Türkiye etkilenmez gibi davrandığı kuşkusunu taşıyorlardı.
Bütün bu kriz ortamında, Başbakan'ın medya savaşı ve bir medya grubunun gazetelerini boykot etme çağrısının
"özgürlükler açısından yarattığı" yanlışlığı bu satırların yazarı gibi onlar da kayda geçiriyordu.
Asıl gerilimin heybede olduğu,
Türkiye'de de tsunami etkisi yaratacak bir sürece doğru gidildiği vurgulanıyordu.
Böyle bir döneme gerilimle giren toplumun yaşayacakları ve bu durumun hükümetin hiç de hayrına olmayacağı hatırlatılıyordu.
Dikkat çeken nokta ise bu yorumları yapanların büyük çoğunluğunun bugüne kadar hükümeti destekleyen kesimler olmasıydı.
Aynı hatayı yapmadı Ekonominin geleceğine yönelik beklentilerine gelirsek...
Anlattıklarına göre, özellikle döviz hareketlerinde kılı kırk yarar hale gelmişler.
Karşı caddedeki bankaya dolar bazında yapılacak elektronik fon transferi genellikle ABD üzerinden dolaşıp gittiği için, bu ülkedeki muhabir banka seçiminde çok titiz davranmaya başlamışlar. Neredeyse parayı karşı caddedeki bir bankaya yollarken bile küresel krizin akıbetine uğrayıp dijital ortam da olsa buharlaşmasından korkar olmuşlar...
Bundan dolayı ABD'deki birçok banka ile hattı (line-bağlantı) kesmişler. Her gün
"sağlam banka" listesi belirlemeye başlamışlar.
Birçok kişinin de vurguladığı gibi ABD,
Türkiye'deki 2001 krizine benzer bir durumu yaşıyor.
Ancak,
Türkiye'nin 2001'de yaptığı bazı hataları tekrarlamıyor. Hem piyasaya likidite sürüyor hem de kurtarma operasyonları düzenliyor.
Yeni dünya düzeni Görülüyor ki kriz yeni bir süreci de beraberinde getirdi.
Artık
"parayı dilediğin gibi türev enstrümanlara dönüştür, istediğin gibi pazarla" dönemi son bulacak; serbest piyasada başı boşluğun sınırları çizilecek.
Peki, krizin
Türkiye'deki etkileri ne olacak?
Soruya verilen yanıtlarda öngörüler oldukça fazla.
Özellikle Rusya gibi
Türkiye'nin de yeni sermayedarlar yarattığı bir dönemde yaşanan krizin
"hayırlı" olmayacağı kesin.
Hele ki 2001'de bankalarda olduğu gibi bugün de özel sektörün dış borç yükü oldukça yüksek.
Buna ihracatta ortaya çıkacak daralma ile küresel paranın kriz dolayısıyla pahalılaşmasının yükü de konulduğunda işin nereye varacağını anlamak zor değil.
Bir de yaklaşan yerel seçimin stresini de hesaba kattığınızda, İstanbul'dakilerin sorusu daha bir önem kazanıyor...
Sahi,
"Ekonomi yönetimi ne yapıyor?"
Yayın tarihi: 21 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/21//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.