"1943'te Varlık Vergisi bir sabah bizim kapımızı çaldı. Daha doğrusu Mendaların kapısını... Onlarda kahvaltıdaydık. Madam Menda çok güzel çörek yapar, bizi de mutlaka çağırırdı... Ufak tefek bir çocuk olduğum için de ayaklarım sandalyeden sallanıyordu... Maliye'den gelen iki adam salonun ortasına yürüdü.
Adamlardan biri Mösyö Menda'ya dönerek 'Yahudi sen bu parayı niye ödemiyorsun?' diye sordu. Ayaklarımı sallamayı kestim. Ağzımdaki lokmayı yutamadan öyle kalakaldım. İlk defa birinin diğerine 'Yahudi' diye seslendiğini duyuyordum.
Acaba Yahudi olmak kötü bir şey miydi?" ...
"Hasnun Galip Sokak'taki
Galatasaray Kulübü'nde antrenmandaydım. Dar bir koridor vardı. Ben de maç sonrası kramponlarımı çıkarmadan koridorda takur tukur yürüyordum. Aslında bunu yapmamam lazımdı ama soyunma odasına kadar bazen ayakkabıları çıkarmadan yürürdük. Büyükler de bir şey demezdi. Ayrıca benim gibi belki on kişi vardı o gün öyle yürüyen.
Bir antrenör geldi: 'Yürüme ulan bunlarla burada, Yahudi' dedi. İkinci defa duyuyordum bunu:
Yahudi!"
Ama artık birilerine bir şey sormaya gerek yoktu. Bana bu ses tonuyla Yahudi denmesinin nedenini anlayacak yaştaydım artık.
Ayrımcılığın ta kendisiydi bu. Irkçılıktı." Sevgili Bensiyon Pinto, sonunda 16 yaşında İsrail'e göç etmesine yol açacak ırkçı davranışları böyle dile getiriyor, "Anlatmasam Olmazdı... Geniş Toplumda Yahudi Olmak" isimli kitabında. Türk Musevi Cemaati Onursal Başkanı Pinto, şahsen tanımaktan gurur duyduğum bir yurtseverdir.
Çok iyi yapmış da bu topraklarda geçirdiği 72 yılın bilançosunu çıkarmış.
Bu sayede "sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle" gerçeğinin öteki yüzünü yazmış.
500 yıl önce kucak açmakla övündüğümüz Yahudileri, tek parti faşizmi döneminde nasıl aşağıladığımız, mallarına acımadan el koyup Türk zenginler türettiğimiz gün ışığına çıkmış. Bunlar bizim resmi tarihin çok konuşmak, gündeme getirmek istemediği gerçekler.
6-7 Eylül olayları bile birkaç çapulcuya bağlanmak istenir.
Hrant Dink cinayetinin üçbeş serseri çocuğa bağlanıp kapatılmak istenmesi gibi.
Oysa Dink cinayeti, bu toplumda, kimi resmi görevlilerin derisinin altındaki ırkçılık geninin kaybolmadığının bir göstergesiydi.
Tıpkı yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Yahudilere karşı takınılan tavırda olduğu gibi...
Bay Pinto yaşadığı bunca sıkıntıya, eziyete rağmen anılarını bir öfke, nefret demeti olarak sunmamış.
Bu kitap dini bir azınlık olarak Yahudilerden çok bize bizi anlatıyor.Hoşgörü masalının üstündeki zırhı yırtıp atıyor. Hala yürürlükte olan bir tabuyu şu sorusuyla gözler önüne seriyor:
"Öteki'yiz halen. Düşünebiliyor musunuz
Türkiye'de bir politikacının Yahudi danışmanı olmasını?.. Olabilir mi hiç? Benim kızım Dışişleri'ne girmek istiyor ama giremez. Kimse onu almaz, illa ki bulunur bir kulp, kapının önüne konulur."
Yüzde 99'u Müslüman ülkem, niye yüzde 84'ünüz bir Yahudi'yle komşu olmaya karşısınız, hiç düşündünüz mü? Belki Bensiyon Pinto'nun kitabı size bunu düşündürtür ve kendinizi yeniden tanımlarsınız.
Eline sağlık Yahudi dostum.
Yayın tarihi: 14 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/14//haber,08CA61C08C084E8D84CE89FA9600B445.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.