Giriş Saati : 08.09.2008 11:57 Güncelleme : 08.09.2008 20:28
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Ergenekon operasyonuna atıfta bulunarak, "Devlet kurtarma düşüncesiyle olsa bile yanlışı yanlışla düzeltme olgusunun topluma ne denli zarar verdiği bu olaylarla açıkça ortaya çıkmıştır. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu tespit etmek ve suçlu görülenlere yasaların öngördüğü yaptırımları uygulamak yargıya ait bir görevdir. Herkesin hukuk devleti olmanın doğal sonucu olan bu kurala saygılı olması gerekir. Dilerim mümkün olan en kısa sürede hukuki süreç içinde yanlışlar doğrular birbirine karıştırılmadan, hukuk siyasallaştırılmadan, yargılama tamamlanarak gerçek ve doğru çözüme ulaşılır. Gerçek suçlular cezalandırılır. Böylece hukuk devleti olmanın, hukukun üstünlüğü ilkesinin anlamı bir kez daha ortaya konulmuş olur" dedi.
Yeni adli yılın başlaması nedeniyle Yargıtay'da düzenlenen tören devletin zirvesini bir araya getirdi. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek ve Hayati Yazıcı, Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün yanı sıra yüksek yargı mensupları katıldı.
Bakanlar Kurulu üyelerinin yoğun ilgi gösterdiği törene, AK Parti hakkındaki kapatma davasının sonuçlanmasının ardından hiçbir törene katılmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın katılmaması dikkat çekti. Yalçınkaya'nın yerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili Kublay Özkan törende hazır bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül törene gelişinde Yargıtay Başkanı Gerçeker ve başkan vekili tarafından karşılanırken, Toptan, Erdoğan ve diğer protokol üyelerini Gerçeker'in sekreteri Yargıtay'ın kapısında karşıladı. Törende Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Baykal'ın soğuk bir şekilde tokalaşması dikkat çekerken, anamuhalefet lideri tören başlamadan önce TBMM Başkanı Toptan ile bir süre sohbet etti.
'ÇATIŞMA OLMASIN' TEMENNİSİ Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törenin açılış konuşmasını yapan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, sözlerine geçtiğimiz yıl yasama-yürütme ve yargı arasında yaşanan tartışmalara atıfta bulunarak başladı. Gerçeker, yeni adli yıla yönelik temennisini şu sözlerle dile getirdi: "Devletimizin, Anayasa ile yetki, görev ve sorumlulukları belirlenmiş üç ana erki yasama, yürütme ve yargı arasında yoğun çatışmalarla geçen bir yıldan sonra bu çatışmaların sona ermesi, Anayasamızın öngördüğü çizgide demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin tüm ölçütleriyle yaşama geçmesi, bu güzel ülkemizde tüm bireyler, kurumlar arasında barış, kardeşlik, huzur, güven, karşılıklı sevgi ve saygının gerçekleşmesi, sorunların çözümünde karşıt görüşler ortaya konulurken hakarete, asılsız istinatlara, iftiraya varmayacak gönüllerde onarılması mümkün olmayan yaralar açmayacak şekilde demokrasinin gereği olan ve ona uygun bir tartışma ortamının oluşmasını diliyorum."
'LAİKLİK' VURGUSU Gerçeker, kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbirliği olduğuna vurgu yaptı. Gerçeker konuşmasında laiklik uyarısı da yaparak, laikliğin bir devlette dinin, kişilerin özel yaşamı kapsamında vicdani bir inanç konusu olduğunu söyledi. Dinsel kuralların devlet ve kamusal kurumların çalışmasına dayanak oluşturamayacağına işaret eden Gerçeker, devletin tüm inançlar karşısında tarafsız olduğunu, laiklik ile din ve vicdan hürriyeti kavramlarının da bu noktada kesiştiğini kaydetti. "Ülkemizde milli birliğin, tek millet, üniter devlet ilkesinin en önemli güvencesi laik cumhuriyettir" diyen Gerçeker, şöyle konuştu: "Laik devlet kişilerin belirli ahlak kurallarına uymalarını isterken ve buna bağlı, dayalı hukuku yaratırken bunların akıl yoluyla bulunabileceği esasından yola çıkar. Hukuk düzenini dini kurallara değil aklın gereklerine dayandırır. Laik devletin koyduğu kurallar dini kurallarla ile bağdaşmıyorsa ne olacaktır. Hıristiyanlıkta böyle bir sorun yoktur. Musevilik ve İslamiyet'te ise böyle bir sorun olduğu, akıl ile iman arasındaki bu ikilemin İslam inancının yaygın olduğu toplumlarda ciddi sorunlar yarattığı söylenebilir. Bu sorunları çözmek teoloji bilimine ilişkin bir iş olup, bu konuda şöyle bir değerlendirme öne sürülmektedir. Ayet ve hadisler insan eşitliğini sağlamaya yönelik bir evrimin başlangıcı, ilk aşaması sayılırsa zamanın şartlarına da uyulmasına cevaz bulunduğuna göre kurallar, bu evrimin amacına uygun biçimde yorumlanabilir. O zaman laikliğin İslam inancıyla çelişmesi sözkonusu olamaz."
'YARGI REFORMU'NU ELEŞTİRDİ Hükümet tarafından hazırlanan Yargı Reformu Stratejisi Taslağı'na ilişkin görüşlerini de açıklayan Yargıtay Başkanı Gerçeker, taslağı eleştirdi. Gerçeker, "Taslak, birçok yönü ile yargı bağımsızlığını geriye götürecek, yargıyı yasama ve yürütmenin daha çok etki altına sokacak düzenlemeler bulunduğu görülecektir" dedi. Yargının iş yükünden ve yargı üyelerinin protokoldeki yerinden de yakınan Gerçeker, "Ne yazık ki bugün uygulanmakta olan devlet protokolündeki Yargıtay Daire Başkan ve üyelerinin yerleri kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargının konumu ve saygınlığına uygun olmayacak şekilde çok aşağılarda bulunmaktadır. Daha önce de bu sorunun çözülmesi için birçok girişimde bulunulmuş ancak sonuç alınamamıştır" diye konuştu.
'ERGENEKON' DEĞERLENDİRMESİ Yargıtay Başkanı Gerçeker konuşmasının sonunda Ergenekon soruşturmasına atıfta bulunarak, yargıya yönelik eleştirilere cevap verdi. Yargının hiç hak etmediği birtakım haksız eleştiri ve ithamlarla karşı karşıya kalmasının hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını savunmanın dışında hiçbir düşüncesi olmayan yargı mensuplarını üzdüğünü dile getiren Gerçeker, şunları söyledi: "Her zaman söylediğimiz gibi herkese toplumun her kesimine gerekli olan bu ilkelerin zedelenmesi, geriye itilmesi herkes için, bütün toplum için zarara neden olacak hukuk devleti olgusunu da temelden sarsacaktır. Yaşanan son olaylar hukuk devleti ilkesinden uzaklaşmanın yarattığı boşluğun mafya türü çeteleşmelerle nasıl doldurulduğunu çok açık biçimde göstermiştir. Devlet kurtarma düşüncesiyle olsa bile yanlışı yanlışla düzeltme olgusunun topluma ne denli zarar verdiği bu olaylarla açıkça ortaya çıkmıştır. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu tespit etmek ve suçlu görülenlere yasaların öngördüğü yaptırımları uygulamak yargıya ait bir görevdir. Herkesin hukuk devleti olmanın doğal sonucu olan bu kurala saygılı olması gerekir. Dilerim mümkün olan en kısa sürede hukuki süreç içinde yanlışlar doğrular birbirine karıştırılmadan, hukuk siyasallaştırılmadan, yargılama tamamlanarak gerçek ve doğru çözüme ulaşılır. Gerçek suçlular cezalandırılır. Böylece hukuk devleti olmanın, hukukun üstünlüğü ilkesinin anlamı bir kez daha ortaya konulmuş olur."