Solla ilgili bir son noktaya daha değineyim bu yazıda. Daha doğrusu önceden de vurguladığım bir noktayı bir parça genişleteyim. Çünkü, son iki yazımda
Ergenekon'la ve benzeri oluşumlarla belli ölçülerde ilişkisi olmuş bazı sol eğilimleri bahane ederek
toptancı bir yaklaşımla Türkiye'de bir solun olmayacağının iddia edildiğini söylemiş ve bunu eleştirmiştim. Hemen belirteyim ki, uzun süredir devam eden
bu değerlendirme kesinlikle ideolojiktir ve maksatlıdır. Maksat solun yok sayılmasıdır, daha doğmadan boğulmasıdır.
Yanlıştan doğruya Türkiye'deki solun
yanlış bir sol olduğunu,
Kemalist geleneğe yaslanmış ve geleneksel CHP mantığıyla bütünleşmiş bir solun zafiyetini, gerek akademik gerekse politik çevrelerde ilk dile getirenlerden birisi bu satırların yazarıdır. O bakımdan benim üstünde duracağım şey, kısa bir süre önce başka sol arayışların içinde bulunmasına rağmen keskin bir dönüş yaparak solu bir kere daha CHP aracılığıyla ayağa kaldırmak isteyenler değil. Onlar bu beyhude çabalarının içinde zaten eriyip gidecek. Amacım, onun dışında
evrensel kabullerin dönüştürülmesine bağlı bir solun Türkiye'de nasıl oluşturulacağıdır. Birçok arkadaşımızla ayrıldığımız nokta budur. Çünkü, hiç de azımsanmayacak bir büyüklükteki çevre o
solun yerliyerel olmadığını, Türkiye'nin özgül koşullarına bağlı solu meydana getirmediğini, Türkiye gerçeğinin daha önce merkez sağ, şimdi de AKP türü partilerde yattığını, bunların tarihsel olarak sol diye kabul edilmesi gereken politikalar ürettiğini söylüyor. Bir ikinci iddia da bu çerçeveyi aşacak bir toplumsal yapının henüz oluşmadığını dile getiriyor. Kısacası sol olmayacak bir yakın gelecekte, her şey insanların kendini avutmasından ibarettir.
Üçlü eylem planı Bu iddialara karşı üç şey söyleyeceğim.
1.
Türkiye'de de dünyanın başka bir yerinde de
sol daima olacaktır. Sol bugün büyük bir tarihe sahip, 150 yıllık bir politikadır. Bütün birikimiyle birlikte
sol sadece teorik bazı önermeler değil, onların tarif ettiği insani duruşlardır aynı zamanda. İçinde varoluşsal tepkiler de vardır. Dolayısıyla "Reel politik şimdi ona müsait değil, soldan vazgeçin şu siyaseti destekleyin" şeklindeki bir önerme bu gerçeğe aykırıdır.
Sol veya bir başkası, belli ideolojiler her zaman olacak ve egemen siyasetlere direnerek kendisine ait bir mecra açmaya çalışacaktır. Amaç da bu olmalıdır. 2.
Türkiye'de
merkez sağ ve AKP'nin neler gerçekleştirdiğini uzun uzun başka yerlerde tahlil ettim. Edildi. Bu gelenek önemli işler başarmıştır. Fakat solla ilişkisi yoktur.
Sol bir sınıf gerçeği ve sosyo-politik bir kabuldür. Sosyo-politik bir kabul olarak solun temel sorunu kapitalizmledir ve sömürü kavramıyladır. Hakim olmuş ve Batı uygarlığını tayin etmiştir diye kapitalizmi teklifsiz benimsemek söz konusu değildir. Sömürü ise her zaman vardır. Sol bu iki olguya karşı sınıfsal bir direniştir. Merkez sağ ve AKP'nin tabanı solun tabanıdır."Sol taban yok" diyenler bu nedenle yanılıyor. Sadece şimdilik feodal davranışları ve bilinçleri gereği dinsel-geleneksel önceliklerle hareket eden bu kesime sınıf bilincini kazandırmak gerekir. O zaman sol taban var mı yok mu görülür.
Türkiye'nin "özgünlüğü" de burada yatar.
3. Hiç komplekse kapılmaya gerek yok; gerçekleri çarpıtmaya da gerek yok.
Dünyanın her döneminde bir düşüncenin siyasallaşması daha sonra olmuştur. Hangi siyaset olursa olsun özünü meydana getiren düşünce-ideoloji önce kuramsal-düşünsel olarak birisi tarafından tanımlanır, yazılır, yapılır. Politikacı o düşünceyi toplumsallaştıran insandır. O nedenle "Solcular laf üretiyor" vehmine kapılmak oyuna gelmektir. Solcuların sorunu yeterince laf yapmamasıdır. Yeterince teorik düşünce üretmemesidir. Bu yapılır ve belli bir doyuma ulaşırsa siyasal süreç hızla başlayacaktır. Deneyenler, görecek!
Yayın tarihi: 29 Ağustos 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/29//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.