Kültür Bakanı yaptığı açıklamayla
'kültür girişimcisi' aradığını söyledi ben de bu haftaki yazılarımda bu konuyu ele aldım.
Kültür girişimcilerinin ortaya çıkmasını, Türk burjuvazisinin kültürel hayata katkıda bulunmasını, içinde yaşadıkları kentlerde kültür altyapısı oluşturmasını çok önemli buluyorum. Kültürel üretim ancak bu yoldan artabilir ve kültürel etkinlikler ancak bu yoldan yaygınlaşabilir.
Bu niçin önemli derseniz, nedeni böyle bir oluşumun demokratik bilincin gelişmesine de katkı yapacağına inanmamdır.
Demokrasinin ancak kültürel katılımın belli bir yoğunlukta olduğu toplumsal birimlerde gerçekleşeceği kesindir. Bunun mutlaka 'yüksek kültür' olması gerekmez. Örneğin festivaller, yerel kültürel organizasyonlar bu bakımdan ayrıca önemlidir.
Buna mukabil ben gene de yüksek kültür üstünde durmak istiyorum.
Yüksek kültür ve toplum Yüksek kültür
eğitimle edinilen ve insanda belli bir bilinç gelişmesine yol açan kültürdür. Bu kültürün kaynağı lise eğitimidir. Daha önce yazdığım ve
Kültür Tarihi Affetmez başlıklı kitabımda bu eğitimin dolayısıyla da yüksek kültür aktarımının ortadan kalkmasıyla ne tür sakıncalar doğduğunu uzun uzun ele almıştım.
Yüksek kültürün eritildiği bir toplumda analitik düşünme, sorgulama, eleştirel yaklaşım kendiliğinden kayboluyor. Toplum önüne koyulanı kabul eden insanlardan oluşuyor.Türkiye elitlerini tahrip etmeyi kendisine şiar edinmiş bir toplum olduğundan bu kültürel üretimi zaman içinde derece derece eritti. Bugün liselerden gelen öğrencilerin hali pür melallerine hergün tanıklık ediyoruz. Yüksek kültürü çok ayrıntılandırmak mümkünse de bu temel olarak
yazılı kültürdür. Oysa bugün
Türkiye'de lise mezunu insanların okumayı söktüklerini söylemek bile bazen çok güç. Genel kültür birikimi ise tek kelimeyle hazin! Genel kültür eksikliği popüler kültürü de kapsıyor.
Basına dönük önerim Buradan bakınca benim Kültür Bakanı'na bir önerim var. Kültür girişimcisi aramak gibi çok önemli bir başlangıç yapan eski ve değerli dostum
Ertuğrul Günay basını öncelikle kültür girişimcisi olarak tanımlasın ve onu bu yönde bir işlevle yükümlü kılsın. Bu işlev basının aynı zamanda bir kültürel organ olduğunu yeniden idrak etmesiyle başlasın .
Bugün yazılı basın kendisini yazılı kültürün bir aracı olarak görmüyor. İtiraf edelim!
Yazılı basın kendisini görsel basınla rekabet ve mücadele gibi saçma bir tutuma mahkum sayıyor.
Yetmediği gibi yazılı basın ucuz, sıradan, kolaycı olmayı, popüler olacağım derken popülist olmayı kendisine ilke edinmiş durumda. Bu onun anlamıyla çelişen bir tavır.
İkincisi, bu anlayışın bir uzantısı olarak,
yazılı basın kendisini kültürel üretime tamamiyle kapatmış bulunuyor. Büyük tirajlı gazetelerimizin hiçbirisinde sistematik olarak işleyen, etkili, gündemi izleyen bir
kültür sayfası yok. Bundan daha korkunç bir şey düşünmek imkansız.
Üçüncüsü, büyük tirajlı gazetelerimizin hemen hemen hiçbirisi düşünce yazısı yayınlamıyor. İş öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, bir gazete düşünce yazısı yayınlarsa kendisini az satan bir gazete olmaya da mahkum etmiş sayılıyor.
İşte büyük basını kültür girişimcisi olarak işlevlendirir ve tümünün bir kültür sayfası yayınlamasına yol açarsa Kültür Bakanı çok önemli bir adım atacak ve çok kalıcı bir iş başarmış olacaktır. Umarım bunca yazımdan sonra bu önerim
'emirle kültür sayfası' veya
'emirle kültür politikası' yapılsın anlamına alınmayacaktır. Tam tersine bu demokratik bir kültür programının ilk adımı olacaktır.
Denemesi bedava!
Yayın tarihi: 15 Ağustos 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/15//haber,694492C5BFD64EB2A18DFD03CA2CCE07.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.