İtalyan halkının dikkati son dönemde Romanlar üzerinde yoğunlaştı. Sanki Romanları İtalya'dan atsalar bütün sorunları bitecekmiş gibi bir ruh hali içindeler. İtalya İçişleri Bakanı'nın ve mafyanın bu durumdaki etkisi de göz ardı edilecek gibi değil.....
Ekonomisi büyük bir durgunluk içinde olan, siyaset-kamu ve iş dünyası arasındaki yolsuzluk mekanizmasını 'temiz eller operasyonlarına' rağmen çözemeyen ve kendisine olan güvenini kaybeden İtalya, kızgın bir biçimde 'günah keçisini' arıyor. Sıradan vatandaşı olsun, siyasetçisi olsun hiç kimsenin kurallara uymayı sevmediği 'çizme'de İtalyanlar, yabancıların sıkı bir rejim içinde kurallara uyarak yaşamasını istiyor. Ekonomik problemlerden bunalmış, gergin ve sinirli İtalyan halkının dikkati son dönemde Romanlar üzerinde yoğunlaştı. Sanki Romanları İtalya'dan atsalar bütün sorunları bitecekmiş gibi bir ruh hali içindeler. Kadınlara karşı şiddetin yüzde 90'ından fazlasının aileleri, eşleri, akrabaları tarafından uygulandığı istatistiklerle tespit edilmiş olsa da, ortalama İtalyanın kafasında İtalyan kadınlarına tecavüz eden, öldüren, yaralayan ya Tunuslular ya Romenler ya da Çingeneler. Yeryüzünün yersiz yurtsuz en eski halklarından biri olan Romanlar üzerine açılan sayısız blogda, "Evime girecek hırsızın İtalyan olmasını Çingene olmasına tercih ederim, en azından aşısını yaptırmıştır, belki polis de fişlemiştir, en azından yakalanma ihtimali var," diyenler dahi var. Peki İtalya'da topu topu 110 bini geçmeyen Roman halkına karşı bu nefret ve tepki nasıl gelişti? Tüm Avrupa'da 7-9 milyon arası Romanın yaşadığı söylenirken, İtalya topraklarında çok da fazla olmayan Roman halkı niye idare edilemiyor? Kendilerine haysiyetli bir yaşam sunulamıyor? Romano Prodi başbakanlığındaki merkez-sol hükümetin iç kavgalardan oluşan, kaotik iki yıllık iktidarından sonra, özellikle İtalyanlarda biriken korku ve güvensizlik duygularını da kırbaçlayarak güya popülist 'güvenlik paketleri' adına nefreti yabancılara yönlendiren Silvio Berlusconi hükümeti, sağ tabana tatmin olacağı fırsatlar sunuyor. Yaklaşık iki yıl önce çıkan afla azılı katillerin bile sokağa salındığı ve ikinci, üçüncü cinayetlerini işledikleri İtalya'da, şimdi Çingeneler ortadan kalksa hak ve adalet yerini bulacak havası esiyor. İtalyan İçişleri Bakanı Roberto Maroni de "Şu Romanlar problemini çözsek her türlü güvenlik işimiz hallolacak," havasında.
14'LÜK KIZIN ETTİĞİNE BAK!
Biriken tonlarca çöpün mü, yöre mafyası Camorra'nın mı daha çok kokuşma yarattığının tespitinin güç olduğu Napoli'de başlayan Çingene avı, artan etnik temizlik isteğinin de başlangıcı oldu. Napoli'nin Ponticelli mahallesinde, 14 yaşında genç bir çingene kız 'bir eve girip beşikteki bebeği kaçırmaya çalıştığı için' bebeğin dedesi ve mahalleli tarafından dövüldü ve hatta linç edilecekken polis tarafından kurtarıldı. Olay İtalyan basınında günlerce yer aldı. Bu olayın ardından Napoli'deki iki Çingene kampı polisin gözleri önünde ateşe verildi ve kamp, güvenlik kuvvetleri tarafından boşaltıldı. Gecenin bir vakti kadın, çoluk çocuk, polis denetiminde bindirildikleri otobüslerle, derme çatma barakalarındaki
televizyon, müzik seti vs. gibi bir iki ev eşyasını da Napolilere kaptırmanın, ancak canını kurtarabilmenin şaşkınlığıyla kamplardan ayrıldı. Daha sonra da olayları ateşleyen bebek çalma hikâyesinde 14 yaşındaki Roman kızın mı kabahatli olduğu, yoksa genç kıza saldıran Napolili ailenin iftira mı attığı uzun süre tartışıldı. Bu arada küçük bir detay daha ortaya çıktı. Napoli'deki Roman kamplarının yöre mafyasına hiçbir faydası yokmuş, haraç ödemiyorlarmış. Mafyanın bazı Romanları bir kısım kirli işlerinde taşeron olarak kullandığı da ortaya çıktı. Yani Napolililer kampları durduk yerde yakmadılar. Ancak bu arada fitil de ateş aldı: Kamuoyu oluşmuştu. Suçlular bir yana halk artık trafik ışıklarında araba camı silen, dilenen, otobüste, metroda keman çalan, sokaklarda fal bakan Romanları görmek istemiyordu. Elbette İtalya, Napoli'den ibaret değil, bütün Napolililer de ırkçı değil. Sular ve gondollar şehri Venedik'in belediye başkanı, solcu bir filozof. Başkan, belediyenin 2.8 milyon avroluk finansman yardımı ile Roman halkına, Mestre yakınlarında kalabilecekleri bir kamp inşa ettirmeye başladı. Şantiye, Ayrılıkçı Kuzey Ligi üyeleri tarafından anında basıldı. Belediye Başkanı Cacciari, buradaki Sinti (Çingenelere verilen bir başka isim) topluluğuna ev yaptırdığı için istifaya davet edildi. Kuzey Ligi partisine mensup İçişleri Bakanı Roberto Maroni de seçmeninin içgüdülerine tercüman olmakta geç kalmadı. İtalya'daki kamplarda büyüklü küçüklü tüm Romanların fişlenmesine yani 'nüfus sayımına' karar verdi. Kızılhaç ve polis eşliğinde yapılan sayımda parmak izi de alındı. Maroni, Meclis Anayasa Komisyonu karşısında "Bu bir etnik fişleme değil. Göçmenlerin haklarını korumak için daha fazla garanti vermek istiyoruz," dedi. Bu arada Roman çocukların da parmak izleri alındı. Maroni'ye göre amaç, ana babaların çocukları dilendirmesini önlemekti. Ancak bu arada da İçişleri Bakanlığı'nda 'Çingene Çocuklar' adı ile parmak izlerinin olduğu bir dosya da oluştu. İçişleri Bakanı yine de bunun bir fişleme değil, nüfus sayımı olduğu iddiasında. Bunun pek de nüfus sayımı sayılamayacağı
Avrupa Birliği yetkilileri tarafından bizzat İçişleri Bakanı'na söylendi. Maroni, çocuklarını dilendiren ailelerin velayet haklarını kaybedeceklerini de söyledi. İtalyan özel hayatı koruma ombudsmanı Francesco Pizzetti de, Roman çocukların parmak izlerinin alınmasının 'ayrımcılık' olduğunu söyledi. Ama Romanlarla uğraşmak için görevlendirilen Yüksek Komiserler yani Milano, Roma, Napoli valileri Romanları fişlemeye başladılar bile... İtalya, Roman kampları yüzünden, dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri olduğunu düşünüyor. Bu yapay 'Roman problemi' yüzünden İtalyanlar, Napoli'deki çöpü de mafyayı da yolsuzlukları da unutmuşa benziyor. İtalyan solundan, Combonien rahibelerine ve hatta UNICEF'e kadar olayı kınamayan yok. Yahudi çocukları fişleyen ve elbiselerine sarı yıldız işleyen zihniyetten çok da uzak değil İçişleri Bakanı Maroni'nin yaklaşımı. Çingene çocuklarını korumak adına onların en temel haklarını çiğneyerek, kurbanlardan etnik suçlu grubu yaratıyor. Maroni son olarak da ne kadar yufka yürekli olduğunu göstermek uğruna yetim Roman çocuklarına İtalyan vatandaşlığı verilmesini önerdi. Bunun İtalyancası da Türkçesi de "Roman çocuklarını alalım, İtalyanlaştıralım, asimile edelim," anlamına geliyor. Çingene çocuklarını ailelerinden kurtarmak eski bir hikâye. Nazi kamplarında 500 bin Romanın yok edildiği, bugün İtalya'da akli selimlerin sık sık hatırlattığı bir gerçek. Milano'da polisin sabah 5.30'da kamplara yaptığı baskınlarda bazı Romanların Nazilerle ilgili anıları da canlandı. Giorgio Rogoredo adlı Roman asıllı İtalyan vatandaşı, sabah erken saatlerde polisin kampı çevirdiği, ışıklarla aydınlattığı, insanları tek tek evlerinden çıkararak, evlerin fotoğraflarını, kimlik belgelerinin ise fotokopilerini aldıklarını anlattı. Dedelerini Birkenau Nazi kampında kaybeden, babaları başka bir Nazi kampında esir düşen Bezzecchi ailesi ise Sinti İtalyan vatandaşı olarak zaten nüfusa kayıtlı olduklarını, bu baskının utanç verici olduğunu anlattılar.
NORMLARA AYKIRI Öte yandan İtalyan polisinin Kuzey Ligi'nin merkezine yaptığı bir arama baskını sırasında polisin ayak bileğini ısırarak parti merkezini koruyan ve bugün İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Maroni, AB'nin Adalet Komiseri Jacques Barrot'dan da fırçayı yedi. Barrot'nun sözcüsü Pietro Petrucci, "Etnik grupların fişlenmesi topluluk normlarına aykırı," dedi. Maroni'nin cevabı ise yakayı ele veren cinsten: "Çocuk mahkemelerinde de çocuklar fişleniyor." Bu da demek oluyor ki, Roman çocukların hepsi, küçük bir suçlu muamelesi görüyor. Avrupa Parlamentosu (AP) da İtalyan hükümetinin İtalya'daki Romanların dijital parmak izlerini toplamasını açıkça 'ırkçılık' olarak tanımladı. AP ayrıca büyük şehirler etrafında Çingene kamplarının olmasının olağanüstü durum ilan etmeye kendi başına yeterli olmadığını vurgulayarak bu konuda İtalyan İçişleri Bakanı'nın kararını kınadı. Son olarak Uluslararası Af Örgütü'nün eski genel sekreteri, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg de İtalya'nın insan hakları konusunda sınıfta kaldığını bildirdi.