Ecstasy hapını bilirsiniz. Şu 'güldürürken öldüren' hap. Uyarıcı. Kullanımı yaygınlaşıyormuş. Bu hapı yutan vatan evladı, üç-beş aylık enerjisini bir gecede bünyeden dış dünyaya bırakıyormuş. Adrenalin tavan yapınca, Örümcek Adam gibi tavanda dolaşıyormuş insan! 'Sabaha kadar dans, dans!' tribi yani. Tabii ki enerji boşa akınca, çölde kalmış gibi su şişesini elinden bırakamıyormuş insan. Terleme, kan basıncında artış, görüşte bulanma, kusma gibi etkilerle bünyenin küçük bir Ortadoğu haline gelmesi de işin cabası. Düşünün artık: '
Ecstasy durumu' diye bir söz var... Oysa adrenalin için debelenmeye gerek yok. Son 10 gündür
Türkiye adrenalin denizinde yüzüyor.
Ülke külliyen ecstasy'ye vermiş kendini! Şu kısacık zaman diliminde yaşananları şöyle bir sıralayalım: Ergenekon iddianamesi açıklandı, AKP kapatma davası sonuçlandı. Güngören'de iki bomba peşpeşe patladı; 18 kişi öldü. Konya'da kız yurdunda LPG kaçağından çıkan patlamada 18 kız hayatını yitirdi. Antalya'da orman yangını çıktı. Selimiye Kışlası'na atılan havan mermisi ile Genelkurmay Başkanı'na yönelik başarısız 4 suikast girişiminin ortaya çıkması ise eşantiyon.
YAVRUNUZUN SAYFASI!
Hak verirsiniz ki, insanın ruhunu daraltan bu atmosferde gazetelerin birinci sayfasına 'güzel şeyler de oluyor' haberi koymak çok zor. Oysa
Türkiye gibi bir ülkede okuyucuya moral verecek iyi bir haberi birinci sayfaya koymak; yazı işlerinin genel teamülüdür. Bu teamüle zarar vermemek için çok uğraştık, ama ne mümkün! Geriye Türk medyasının emektarı, medar-ı iftiharı 'Yavrunuzun sayfası' kaldı. Ve ülkeden kalkıp gazetelerin üstüne çöken kasveti dağıtmak gibi ağır bir görevi,
"En güzel şey yavrunuzun sayfasındaki güzel" sloganı ile bu sayfadaki hatunlar üstlendi. İyi bir şey bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor, deveye hendek açtırmak gibi! Ülke ecstasy almış gibi enerjisini boşa akıtıp duruyor. 50 tane Keban Barajı yapsan, tüm Kafkasya'nın doğalgazını buradan geçirsen yine kifayetsiz kalır. Bana bile 'daral' geldi!
Artık Saadet Apartmanı, Huzur Palas gibi bir ülkede yaşamak bizim de hakkımız değil mi? Yaz geldi geçiyor. Ülkenin atmosferini şöyle bir plaj havasına çevirsek, denize girsek, kumdan kaleler yapsak. Eğer bu huzur batarsa, nasıl olsa sabahın köründe şezlonglar havlu ile doldurulacağı için naif şezlong kavgalarıyla hayatımıza heyecan katsak diyorum. İddia ediyorum, monotonluktan bunalıma girmiş, intiharın eşiğine gelmiş Kuzeyli bir insan evladını getir buraya; bir Ergenekon, üstüne iki bomba, bir havan topu. 10 günde "Ah benim güzel ülkem" diye nasıl kaçacağını bilemez.
MAKUL İNSANLAR DEMOKRASİSİ! İşte tüm haftayı bu ruh haliyle geçirirken,
Hürriyet gazetesindeki bir haber can simidim oldu. Haberde Cumhurbaşkanı Gül'ün, Köşk'te verdiği yemeğe DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in de katıldığı anlatılıyordu. Biliyorsunuz, Tuncel, PKK üyesi olduğu iddiasıyla yargılanırken milletvekili seçildi. Fotoğrafın altında bunu anlatmak için veciz bir ifadeye yer verilmişti:
"İşte demokrasinin güzelliği." Bu cümleyi okuyunca, haftayı kâbusla geçirmiş bir his ve mana insanı olarak gözyaşlarımı tutmakta zorlandım. Ve içimden
"Bu sizin güzelliğiniz!" diye bağırmak geldi. Çocuk kandırır gibi.
İlk bakışta masum. Yaklaşınca yüzeysel ve mongol. Gözlerinin içine bakınca, ikiyüzlü. İnsanın içinden Erbakan tonunda seslenmek geliyor:
"Sizi gidi yerli oryantalistler. Sizi gidi Beyaz Türkler!" Çünkü ifadede, mahallenin koketinin aşağıdan gelene yukarıdan bakma hali var. 'Bizim mahalleye de geldin, bari kıymetini bil' durumu. Madem demokrasinin güzel olduğunu biliyorsunuz, neden vesayet rejiminin 'cız' dediği konularda yaramaz çocukluk yapılmaz? Yakın tarih bu konuda ibretlik belgelerle dolu. Yıllarca Kürt diye bir halkın olmadığı manşet haberlerin temel retoriği oldu. "Kürt sorununa" gelmeleri uzun zaman aldı.
Gerçeğin canının en çok yandığı yer Kürtlerle ilgili haberlerdir. Komut gelince koşa koşa gidildi. Ama yakılan, boşaltılan köyler görülmedi, yazılmadı. Dışkı yedirilen Yeşilyurt köylülerinin üzeri uzun süre çizildi. Tunceli'ye açılan tenis kortunu ertesi gün, uygulanan gıda ambargosunu üç yıl sonra öğrenmedik mi? DEP'li vekiller Meclis'ten yaka paça götürülürken neler yazıldığı arşivlerde duruyor. Yakın zamanda Kuzey Irak'a operasyon için sınırdan sınıra şahin uçurdular! Örnekler uzatılabilir ama anlamı olmaz. Çünkü,
'makul çoğunluk' demokrasisi böyle bir şey. Evet, demokrasi güzel ama 'makul' olanı değil, çoğulcu olanı. Evet demokrasi güzel, ama ikiyüzlü olanı değil, hakkaniyetli olanı.
Yayın tarihi: 10 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/10/pz/sever.html
Tüm hakları saklıdır.