'Rakı içmeyi, hayatı kavramayı bilmek gerek'

"Yarışmayı planlarken elmayı bir meyve olarak düşünmedik ama tazelik özelliği de vardı. Ama bizimki kristal bir elmaydı. 2 bin 446 tane ödül dağıtılmış şimdiye kadar... Bunun bin 822 tanesi kristal; basın ve televizyon. Geri kalanı da başarı ödülleri. Bu bir ağaçtan çıkmasından daha önemli. Şimdi bu 20. yılda geriye dönük bir muhasebe yapılıp, ileriye bakılacak. Her yıl mutlaka itirazlar olur. Bazı yıllar katılmayacağını açıklayan büyük ajanslar bile oldu. Kazananlar var; kazanamayanlar var. Haksız kazananlar var haksız kazanamayanlar var. Her kazanamayan kazanma hakkının kendisinde olduğunu düşünür. Bazen de hatalar olur. Jürinin subjektif görüşünün objektif sonucudur. Buna da itiraz edenler olur. Ben bu sene Galatasaray'ın kazanmasını, bir Fenerli olarak hazmedemiyorum, bizim hakkımızdı diye düşünüyorum. Böyle bir şey bu... Ama kim şampiyonsa o kazanmıştır, onun için de Galatasaray'ı alkışlamak lazım. Diğer yönden, reklamcılıkta da genç düşünce taze düşünce demektir. Ama bazen genç düşünce, çok yaşlı bir insan ya da grup kafasından da çıkabilir. Bazen çok genç ajanslar ihtiyar gibi davranabilir. Deneyim çok önemli ama yaratıcılık sadece ekonomik ortamdaki pazarlama iletişimindeki yaratıcılıkla yetinemeyiz. Türkiye'nin kültürsanat, düşünsel ortamına bakmamız lazım. Ben gençlere hep sadece reklamla yetinmeyin, reklam yaratıcısı olmak demek her hafta mutlaka sinemaya gitmek demektir. Tiyatroyu izlemek lazım, yalnız Türk değil dünya tiyatrosunu... Mutlaka rakı içmeyi bilmek gerekir. Hayatı iyi bilmek, kavramak gerekir." (SABAH Gazetesi Ekler, Figen Yanık'ın yaptığı röportajdan)