kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
ÖNCEL ÖZİÇER

İcap ederse yakarız tabii

İzmir'in kızları memlekete nam salmışken, memleketin en namlı İzmirli kadınlarından Sezen Aksu'nun bu konuda şarkı yazmaması tuhaf kaçardı zaten. Sonunda beklenen o şarkı, yeni albümle geldi: İzmir'in Kızları! Klasik İzmirli tembelliğiyle Çeşme'den popomu kaldırıp da Fuar Açık Hava'daki konsere gidemedim ama bu hafta posta kutuma onlarca kişiden bu şarkı ve sözleri yağdı da yağdı. Önce korkarak okudum sözleri, bakayım hakkımızı tam vermiş mi bizim memleketli diye... Vermiş vermiş. Daha ne olsun! Hayatım boyunca duyduğum "Çok delikanlı kızsın," cümlesini buldum mesela şarkıda. Ki bunu övünmek için söylemiyorum. Çünkü yine hayatım boyunca "Ne dişi kadınsın," demelerini bekledim ve tercih ettim ama yok, olmuyor. İzmir'in havası suyu, kızlarının yüzüne güzellik, ruhlarına da bir parça şakilik katıyor. Peki, ya Annenanne'nin küfürlerine, Sezen'in babasının gülmesine ne demeli? İşte yine defalarca yüzüme söylenmiş o cümle: "Yaa bir kadının ağzına küfür bu kadar mı yakışır?" Halbuki 'bazen', boğazımın daha ilk boğumundan o kelimeler çıktığında çok ama çok utanıyorum. Ağzımdan kaçıveriyor çünkü... Hıçkırık gibi... Üstelik mekan, zaman, ortam da dinlemez o namussuz sinkaf. Size "Bir utanç abidesi olarak dikilsen yeridir," diyeceğiniz bir anımı anlatayım da durumu daha iyi anlayın. (Daha doğrusu itiraf edeyim.) Bundan birkaç yıl önce TRT-2'de yayınlanan bir program çekiyoruz. Bendeniz de bir bürokratla ciddi (!) bir röportaj yapacağım. Düşünün; iş yaptığım kurum TRT, karşımdaki de takım elbiseli bir bürokrat... Hava da nasıl sıcak anlatamam. Dış mekândayız, güneş tepemde, canım burnumda. Üstelik üzerine konuşacağımız konu da beni hiç açmıyor. Sıkıcı... Tabii ben daha ilk soruda çuvalladım. Habire tekrar çekiyoruz. Yok dilim dönmüyor, yok soruyu toparlayamıyorum, yok uzattıkça uzatıyorum vs. Artık bilmem kaçıncı tekrarda yine tekleyince, ağzımdan, dil çabukluğu marifet, "Hay ananı avradını..." diye o malum cümle çıkıverdi. Var ya, o sırada hakikaten yer yarılsaydı da ben elimde mikrofon, içine girseydim, üzerime toprak atsalardı ve ben bir daha hiç dışarı çıkamasaydım. Kameramanlar şokta, yapımcının gözleri faltaşı, karşımdaki takım elbiseli amca, ağzına attığı son badem acı çıkmış gibi, tiksintiyle yüzüme bakmakta... Ay, nasıl utandım size anlatamam. Fakat işte gel gör ki bazı olaylar da o tumturaklı ve edepsiz laf öbekleri olmadan hakkını vererek yorumlanamıyor birader! Yani yapılabiliyorsa da ben, biz, yani İzmirli kadınlar, bunu pek bilemiyoruz. Haa bir de Sezen'in, şarkının sonunda adamın çırasını yaktığımız konusuna vurgu yapması var kiiii... Ehh! Aranan olursa hani, çırasını tutuşturmayı da pek biliriz yani!