İçine kapanmış olduğundan Türkiye pek farkında değil ama dünya
Bush sonrasına sıkı şekilde hazırlanıyor. ABD'de gelecek dönemde dünya düzenini belirleyecek dinamikler, bunun siyasi çerçevesinin nasıl şekillenmesi gerektiği ve nasıl kavramsallaştırılacağıyla ilgili yayınlar çığ gibi büyüyor. Diğer ülkelerde de 2009'dan itibaren şekillenmeye başlayacak, Ferid Zakariya'nın deyimiyle
"Amerika sonrası dünya"nın neye benzeyeceği konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu değerlendirmelere göre de ülkeler kendi pozisyonlarını belirlemeye başlayacaklar.
Uluslararası ilişkilerdeki arayışların sonunda ortaya bir model çıkacaktır. Modelin başarılı olması ise siyasi açıdan
dengelerin doğru kurulmuş olmasına bağlıdır. Bu durumda sekiz yıllık Bush döneminin muhasebesini de doğru yapmak gerekecektir. Zira yönetimin arkasında bıraktığı enkaz yabana atılır gibi değil. En iddialı olduğu bölgede yani Ortadoğu'da Bush yönetimi ABD'nin etkisinin çok azalmasına sebep oldu. Bu gelişme ABD'nin politikalarının hiç önemi kalmadığı anlamına gelmese de bölgesel oyuncuların çıkarlarını kaale almadan ABD'nin kendi bildiği gibi strateji belirlemesi ve uygulamasının söz konusu olamayacağı artık belli.
Türkiye'ye biçilen rol Lübnan'da yaşayan Filistinli gazeteci Rami Huri Daily Star ve International Herald Tribune gazetelerinde çıkan yazısında şu tespiti yapıyor: "Amerikan küresel güç yansıtmasının açık sınırlarına ve Türkiye, İsrail, İran, Hizbullah, Suriye, Hamas ve Suudi Arabistan gibi bir arada yaşayan
bölgesel güçlerin ön plana çıkmasına tanıklık ediyoruz." Ortadoğu'da İsrail-Amerikan birlikteliğiyle Arap-İslam milliyetçiliğinin birbrilerinin bileğini bükemedikleri bir rekabet içinde olduklarını vurgulayan Huri, bu durumda tarafların siyasetlerini gözden geçireceklerini savunuyor. Bu bağlamda da en çarpıcı gelişme olarak İsrail'in ABD'nin itirazlarına rağmen Türkiye aracılığıyla Suriye, Mısır aracılığıyla ise Hamas ile müzakerelerde bulunmasını görüyor.
Huri'den çok farklı bir açıdan yazan Fransız yorumcu Dominique Moisi de 1967 savaşından beri süregelen Amerikanİsrail "özel ilişkisi"nin sona erebileceğinden dem vuruyor. Moisi'ye göre "İsrailliler şekillenmeye başlayan Amerika sonrası
çok kutuplu dünyanın anlamını ve bunun kendi güvenlikleri açısından sonuçlarını tartışmaya başlıyorlar."
Giderek bölgede daha etkili olma arayışı içine girecek Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerin Filistin meselesinin halli için bastıracaklarını ve İran'ın nükleer silaha sahip olmaması için de girişimde bulunacaklarını savunuyor. İsrail Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra bu üç ülkeyle de iyi ilişkiler kurmuş, ticaretini arttırmış ve özellikle Hindistan ile stratejik işbirliği içine de girmişti. Bu durumda Tel Aviv'in stratejik önemi konusunda büyük bir kaygı duymaması da gerekecektir. Ancak bunun karşılığında Filistin meselesinin çözümü konusunda daha yapıcı olma baskısını da hissedecektir.
Aslında Ortadoğu'daki stratejik merkezin Körfez bölgesine kaydığı bir dönemde Filistinliler siyasi açıdan yalnızdırlar. Suriye ile İsrail'in barış imzalaması durumunda daha da yalnızlaşacaklar. Buna koşut olarak Hizbullah ve Hamas gibi örgütler de devlet sistemi karşısında eskisinden daha az güçlü olacaklar.
Türkiye'nin son dönemde Ortadoğu'da yükselen profilini bölgedeki devletler sisteminin yeniden kurgulanması çerçevesinde de değerlendirmek bu nedenle gerekli. Ayrıca Türkiye gerek Batı ve diğer yükselen güçler, gerekse Sünni Arap devletleri açısından İran'ı dengeleyebilecek yegane güç olarak da bir rol üstlenmek zorunda kalabilecek.
Yayın tarihi: 29 Mayıs 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/29//haber,AF833CAEC9984017A88CCD662D2AF92B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.