Gerek ekonomik gerekse siyasal açıdan önümüzdeki dönem geride bıraktığımız dönemden hayli farklı özellikler taşıyacak.
Ortak aklı kullanmayı beceremeyen ve ortauzun vadeli tedbirleri alamayan ülkeler bu dönemde kendileri dışında oluşan tüm olumsuzluklardan pay alacaklar ve tabir-i caizse dayak yiyecekler. İçe kapanarak dünyada olanları ıskalayanların ise başkalarının hazırladıkları senaryolarda
figüran olmak dışında pek bir şey yapmaları söz konusu olmaz.
Ortak aklın nasıl kulanılabileceğine dair mükemmel bir örnek Güney Afrika'dan geliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti 23 uluslararası ve 6 yerel iktisatçıdan oluşan bir uzman heyetiyle iki yıllık bir proje sürdürmüş. Proje bittiğinde heyet hazırladığı tüm çalışmaları ve raporları Güney Afrika hükümetine sunmuş. Gelecek ay heyet üyeleri, Güney Afrikalı siyasetçiler ve çeşitli çevrelerden gelen uzman ve uygulayıcılarla bir araya gelecekler. Tartışmalar daha geniş bir taban yayılacak ve Güney Afrika'nın yeni ekonomi politikaları bunu uygulama sorumluluğunu üsteleneceklerin de katkılarıyla, onların deneyimlerinlerinden de yararlanarak hazırlanmış olacak.
Türkiye'nin alışkanlıklarına çok uzak gözüken bu türden çabaların temel nedeni küresel kapitalizmin yaşadığı
yapısal dönüşüme uyum sağlama gereği . Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü (UNDP) başkanı Kemal Derviş'in birkaç hafta önce Hindistan'da yaptığı bir konuşmada sunduğu analizi bu nedenle iyi değerlendirmek gerekir. Derviş konuşmasında finans sektörünün günümüz kapitalizmindeki yerini irdeliyor ve bunun sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler yapıyor.
Gelişmiş ülkelerde finans sektörünün katma değer içindeki payının son 25 yılda yüzde 56'dan 8'e çıkarken, şirket karları içindeki payının yüzde 40'lara vardığını vurguluyor. Finans sektorünün ekonominin geneline bu ölçüde damgasını vurmasıyla da
kısa vadedeki karlılığı ön plana çıkaran bir anlayış zemin buluyor.
Piyasa köktencisi hükümet Derviş'in değerlendirmesine göre giderek sıklaşarak yaşanan krizlerde, (1997-1998 Asya krizi, 2000-2001 deki teknoloji firmaları krizi ve şimdiki eşik altı ev kredisi krizinde) finans sektörünün büyük payı var. Daha da önemlisi finans sektörünün yol açtığı krizlerde zararlar duruma müdahale etmesi beklenen kamuya yüklenir ve maliyetler toplum tarafından karşılanırken krizlere girilmesinde sorumlu olanlar bir bedel ödemiyor. Yani
kazançların bireysel, maliyetlerin kamusal olması gibi sürdürülemeyecek bir durum yaşanıyor.
Benzer bir senaryonun gelecekte de yaşanmaması açısından UNDP Başkanı "finans sektörünün, teşviklerin daha simetrik olacağı, zararların oluşmasına kararlarıyla katkıda bulunanların da bu zararlardan parasal olarak etkilenmelerini sağlayacak, ödüllerin kısa vadeli kazançlardan çok uzun vadeli başarıya bağlanacağı bir düzenleme ve denetleme altına alınmasını" arzu edilir buluyor.
Derviş'in konuşmasının ana fikri bu durumda neoliberal anlayışın piyasaları kutsayan anlayışının bırakılması yönünde. Yani önümüzdeki dönemde dünya kapitalizmine piyasaları daha fazla denetleyen ve düzenleyen ama eski devletçi anlayıştan esinlenmeyen bir yaklaşımın hakim olması beklenmeli. Bunun yanısıra Derviş dünyadaki yeni ekonomik mimarinin belirlenmesinde "Güney"i dışlayan kurumsal yapılanmaların kabul edilemeyeceğine de değiniyor.
Kalkınma meselesi hiç bir zaman yalnızca finansal akışlara bırakılarak kurgulanabilecek bir mesele değildi zaten. Keşke Türkiye'nin piyasa köktencisi hükümeti de gerek Derviş gerekse Güney Afrika'dan
ders alacak zihin açıklığını gösterebilse.
Yayın tarihi: 11 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/11//haber,A0B9EADBB5FD430DAD2F62ECB0713DAA.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.