Dünya sanki kıyamet günlerindeymiş gibi, tüm felaketler üst üste geliyor. Önümüzdeki günlerde çok daha vahim sonuçlarıyla karşılaşılacak gıda krizi bunlardan birisi. Nüfusun yarısının artık kentlerde yaşığı bir dünyada tahıl arzının etkilerinin gözden ırak tutulabilmesi mümkün değil. Bu sıkıntının yaratacağı toplumsal tepkinin ve şiddetin de geçmişe göre çok daha yıkıcı olması ihtimali güçlü. Zira kırsal alanda yerleşim birimleri ve nüfus dağınıkken kentli nüfus belirli bir alanda yoğunlaşmış durumda.
Dünya nüfusunun çoğunluğunun kentlerde yaşıyor olması tarihte ilk kez gerçekleşiyor. Bu verinin yol açabileceği tüm gelişmeleri kestirmek zor olsa da iletişim çağının özellikleri, toplumların tüketici ve vatandaş olarak artan talepleri kriz anlarının büyük kırılmalara yol açacağını gösteriyor. "Tarihin sahnesine çıkan" bu örgütsüz ve çoklukla eğitimsiz yığınların toplumsal dengeleri oluşturan kavramlara ve kurumlara pek itibar etmeyecekleri de varsayılabilir. Yani kriz durumlarında çaresiz kalanlar şiddete daha sık başvuracaktır.
Tahıl fiyatlarındaki krizle patlayan bu şiddet olgusu yalnızca azgelişmiş ülkeleri ya da devletleri zayıf ülkeleri de etkilemeyecek. Dün Erdal Şafak'ın da değindiği gibi, giderek bir güvenlik meselesi haline de dönüşen göç dalgaları mutalak artacaktır. Göç yolları üzerindeki ve göç alan ülkelerde sorunlar artacağı gibi devletin ağir tedbirlerinin ve baskısının artması da gündeme gelecektir.
Enerjide karanlık gelecek Bu yaşananlar aynı zamanda dünyada benzeri görülmemiş bir servet ve güç kaymasına tanık olunan bir dönemde gerçekleşecek. Güç kaymasının bir boyutunu dünya ekonomisinde üretim ağırlığının giderek Pasifik Okyanusu/Asya'ya doğru kayması oluşturuyor. Diğer boyutunda ise enerji konusundaki yeni ve çarpıcı olgular var.
Enerji konusunu ekonomik ve siyasi boyutlarıyla en iyi bilenlerden Michael T. Klare'nin Asia Times gazetesinde çıkan yazısı bu açılardan çok önemli bilgiler içeriyor. Klare'nin verilerine göre son yirmi yılda dünya enerji tüketimi yüzde 47 arttı. Artmaya da devam edecek. Buna karşılık enerji arzı talep kadar hızlı büyümüyor. Bu durumda yeni dünya düzeni "azalmakta olan kömür, petrol, doğal gaz, uranyum stoklarına yönelik kıyıcı bir rekabetle, Çin, Japonya ve ABD gibi enerji eksiği olan ülkelerden, Rusya, Suudi Arabistan ve Venezüella gibi enerji fazlası olan ülkelere güç ve servet kayması ile tanımlanacak" Klare durumu şu beş maddede özetliyor:
1)
Eski ve yeni ekonomik güçler arasında enerji arzı konusunda yoğun rekabet . 2010'da gelişen ülkelerin enerji kullanımındaki payı yüzde 40'ı bulacak.
2)
Varolan birincil enerji kaynaklarının yetersizliği. Uluslararası Enerji Ajansına göre 2012'de dünya petrol üretimi günde 96 milyon varili bulacak ve bunun ötesinde fazla artmayacak. Talep ise 2030'da günde 117.6 milyon varil olarak hesaplanıyor.
3)
Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesindeki yavaşlık . Rüzgar, güneş, bioenerjinin payı bu gidişle 2030'da bile toplam ihtiyacın ancak yüzde 8'ini karşılayacak.
4)
Güç ve servetin tutarlı şekilde nerji açığı olan ülkelerden enerji fazlası olanlara kayması . Petrol üreticileri 2006'da 970 milyar dolar gelir elde etmişler. Bu artacak. Buna koşut olarak da ellerindeki para miktarı da artıyor ve gelişmişülke değerlerine yöneliyor.
5)
Artan çatışma riski . Bu tür güc kaymalarının yaşandığı dönemler dünyada savaşlara yol açmışönemlerdir.
Bu gelecekle başaçıkmak tüm dünyada tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, enerji üretiminde devrim yapmak, tüketimi yönetebilmeyi gerektiriyor.
Musevi okurların Pesah bayramını kutlarım.
Yayın tarihi: 20 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/20//ozel.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.