Türkiye'nin Batı ittifakı içine girmesinin ana nedeni güvenlik kaygılarıydı. Bu ittifaka kabul edilmesinin temel nedeni de Batıcı olması ya da demokratik değerlere bağlılığından çok coğrafi konumuydu. Türkiye her ne kadar tüm Batı kurumlarında, bu arada Avrupa'da demokrasinin bekçisi konumundaki Avrupa Konseyi'nde yer aldıysa da
ilişkinin özü güvenlikti . Bu nedenle de Batı ile ilişkilerin temel eksenini ABD ile ilişkiler tanımlıyordu. Alanın ve verenin memnun olduğu bu ilişkide Türkiye'nin
demokrasisinin askıya alınmasına göz yumulur ve ülke tahteravalli misali seçimlerle gelen hükümetler ve darbeci cuntalar arasında iner kalkardı.
Bu rahat dönem Soğuk Savaş'ın bitmesiyle sona erdi. İttifakın güvenlik örgütü NATO, varlık nedeni ortadan kalkmasına rağmen lağvedilmedi. Üstelik Türkiye açısından
Batı ile ilişkisinin en önemli kurumu olma niteliğini korudu. NATO kendisini yeniden tanımlamaya çalışarak üyelik için, özde işleyen bir demokrasiyi önkoşul haline getirdi ve üye sayısını artırdı. Halen Afganistan bataklığında yok olmamaya çalışıyor. Diğer yandan da kendisini küresel bir güvenlik örgütü diye tanımlama yoluna girdi.
Bükreş zirvesinde Afganistan'da örgütün tükenmesini önleme yönünde bir irade ortaya çıktı.
Taliban'ı alt edemeyecek bir NATO'nun tüm iddialarının boşa çıkacağına kuşku yok. Bunun ötesindeki meseleler bir vadede halledilebilecek türden sayılabilir. Nitekim gerek NATO'nun genişlemesinden, gerekse de füze savunma sisteminden rahatsız olan Rusya'nın Devlet Başkanı
Putin bile zirvede yumuşak bir konuşma yaptı.
Batı ile son 'ip' Putin geçen yıl Münih'te sert konuşarak
Rusya'nın artık itilip kakılamayacağını söylemiş, ABD'nin hegemonyasına tavır almıştı. Bu konuşma yeni Soğuk Savaş başlıyor diye nitelendirilmişti. Bu yıl ise Putin beklenenden daha yumuşak bir konuşma yaptı. Sınırlarında güçlü bir askeri ittifak görmek istemediklerini, bunu bir tehdit olarak algılayacaklarını söyledi. Ancak
yeni bir Soğuk Savaş'tan bahsetmenin doğru olmayacağını da vurguladı. Özellikle Almanya'nın tutumu gözönünde bulundurulduğunda Avrupa güvenliği açısından bir Berlin-Moskova uyumunun da şekillenmekte olduğu söylenebilir.
Putin'in geçen seneki zehir zemberek konuşması, TSK internet sitesine de çevrilerek konmuştu. Bu tavır bir bakıma Silahlı Kuvvetler'in Batı ittifakından duyduğu
memnuniyetsizliğin de bir dışa vurumuydu . Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen'in yazdığı gibi "Batı tarafından NATO içinde Avrupalı, AB içinse Avrupa dışı bir ülke diye tanımlanan Türkiye'nin yeni NATO'yu nasıl algıladığı, yeni NATO'nun Türkiye için ne anlama geldiği de sorgulanmalı" şeklinde bir düşünce belli ki TSK çevrelerinde var veya yaygınlaşıyor.
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın
Savunma ve Havacılık dergisine verdiği mülakat bu gözle de okunabilir. O zaman ortaya Batı ile ilişkiyi yeniden yalnızca güvenlik eksenine oturtmaya niyetli ve bunu da ancak kendi istediği koşullar kabul edildiği taktirde benimseyecek bir Türkiye tablosu çıkabilir. İçerideki demokratik rejim krizini bir de bu açıdan, yani
Batı ile iplerin sonuncusunu da koparmayı göze alabilecek bir odağın varlığı açısından okumak, geleceği değerlendirmek açısından gerekli sayılabilir.
Yayın tarihi: 6 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/06//haber,B5762F4EAC58412B9A3349A25EAA6FC9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.